Değerli genç dostum,
Türkiye´nin bugününü anlamak ve yarınına sahip çıkabilmek için Osmanlı ve Türkiye Ekonomi Tarihini öğren. Şimdiki zenginlerin nasıl zengin olduklarını, alçaklığın kısa tarihini göreceksin. Ben sana birkaç cümlede anlatayım, sonrasını sen merak edip oku.
Geçmişte taa sanayi devrimi öncesinde fabrikalar yokken tek zenginlik kaynağı topraktı. Üretim toprağa dayalıydı, refah toprağa dayalıydı. Bir zamanlar köylünün ekip dikip geçimini sağlayacak toprağı vardı. Sonra ağalar dönemi başladı. Bu ağalar köylünün toprağına çöktüler.
Osmanlı savaşlarda güçsüz düşmüştü, hazinesi boşalmıştı. Eskiden vergileri asker-memur sipahiler aracılığıyla topluyordu. Sonra mali vaziyet fevkalade bozulunca ileride toplaması gereken vergileri hemen şimdi almak için ihale ile bu vergi toplama işini şahıslara vermeye başladı. İltizam usulü denen bu sistemde devlet adına vergi toplama yetkisine sahip olan kişilere de mültezim dendi. Bu şahıslar o bölgede toplanacak vergiler için devletle 3000´e anlaştılarsa köylüden 10.000 aldılar. Köylü bunları ödeyemez hale geldi, borçlandı ve topraklarını kaybetti.
Köylü önceleri kendi toprağını ekip biçiyordu ve üretimle meşguldü. Köylünün ürettiği malı ise ağalar alıyordu ve fiyatı onlar belirliyorlardı. Fakat köylüden o kadar ucuza alıyorlardı ki, köylü ancak karın topluğuna çalışıyordu. Hele ki kış sert geçer de o sene ekin az olursa geçinemiyor ve bu sefer ağalardan borç para alıyordu. Ağalar öyle bir düzen kurmuşlardı ki köylü malını onlara vermezse başka kimseye de veremiyordu, kendisi satamıyordu. Çalışan köylü, üreten köylüydü ama deveyi hamuduyla götüren, köylüye az verip kendileri çok alan ağalar zengin oluyordu. Köylü bile bile borçlandırıldı ve topraklarını ağaya satmak zorunda bırakıldı. Köylünün oğulları silah kuşanıp ağanın adamı oldular. Ağalar daha da güçlendi. Bu oğullardan ağanın gözüne girenler yükseldi ve ağanın has adamı oldu.
Sonra sanayi devrimi başladı. Artık fabrikalar vardı. Bu zengin ağaların çocukları büyük şehirlere geldiler fabrikatör oldular, patron oldular. Toprağını kaybeden köylünün çocukları da memleketinde iş bulamayıp büyük şehirlere geldi ve bu sefer bu eski ağa yeni fabrikatör veya patronların yanında işçi oldular.
Tarih tekerrür eder. Günümüzde de E-ticaret´in ağaları ortaya çıktı. Küçük e-ticaret siteleri bir bir kapanırken o sitelerin sahipleri bu ağaların online-pazar yeri adını verdikleri sitelerde satış yapmak zorunda kaldılar çünkü kendi sitelerinde mal satmaları imkansız hale getirildi, düzen öyle kuruldu.
Bu kapanan sitelerin sahipleri gidip o E-ticaret ağalarının sitelerinde çalışmaya mecbur kaldı, onların adamı oldu. Eskiden köylü toprağını kaybedip ağanın yanında ırgat olmuştu maraba olmuştu. Şimdilerde e-ticaret uzmanı oldular. Ağanın gözüne giren ağanın has adamı oluyordu, şimdilerde müdür diyorlar direktör diyorlar. Eskiden ağaların konakları vardı şimdi ağaların plazaları var.
Ey sen sevgili genç dostum.
Sen ya kendi markanı koruyacak kendi e-ticaret sitenden satış yapacak ve ekmeğini bunlara yedirmeyeceksin, mücadele edeceksin. Veya bunlara ırgatlık yapacak ve sana müdür dediler diye mutlu olacaksın.
Ey e-ticaretin ağaları,
Bakın benim soyadım Egesoy,
Ege´den geliriz Efe´dendir soyumuz,
Bize de derler Çakıcı
Yakarız konakları!
Konu resmi için teşekkür: City background photo created by evening_tao - www.freepik.com
İş Dünyası 06.02.2012 7449
Baybars Altuntaş´ın kitabı, baştan sonra sürükleyici bir girişimcilik öyküsü. İnanılır gibi değil. Ama gerçek. Kendi işini kurmak isteği veya özleminde olan her yaştan insanın yoluna ışık tutacak, yaşanmış ve test edilmiş tecrübelerden oluşan bilgiler var.
E-ticaret 19.02.2012 40546
Elektronik ticaretin olmazsa olmazlarından birisi de kargo firmaları. Her internet sitesi, bir kargo firması ile anlaşıp bu hizmeti dışarıdan tedarik etmek zorunda. Her ne kadar bu hizmet dışarıdan alınıyor olsa da, kargodan kaynaklanan ve sizinle hiç ilgisi olmayan bir sorunda dahi müşterinin gözünde sorumlu siz oluyorsunuz.
Her Telden 23.02.2012 10854
Zebralar neden siyah-beyazdır hiç merak ettiniz mi? Başka işin mi yok dediğinizi duyar gibiyim. Dünyada o kadar açlık ve sefalet varken. Evrimci bilim adamları bunu merak etmiş ve cevabını bulmuş. Ben dinleyince çok güldüm. Siz de gülün diye yazdım.