Londra Olimpiyatları´nda, kadınlar 1500 metrede altın madalya kazanan milli atlet Aslı Çakır Alptekin, beden eğitimi öğretmeni olarak bir ilköğretim okuluna atanmış. Şimdilerde Kütahya´da görev yapıyor.
Dün TV´de bu haberi izledim. Yıllar önce okuduğum bir kitaptan acı acı düşündüren bir bölüm aklıma geldi. Gazeteci Yazar Cüneyt Ülsever, Teneke Evin Torunu adlı kitabında, şu veya bu şekilde hayatına etki yapmış insanları anlatır. Bunlardan biri Turgut Özal, biri de bankacı Erol Aksoy´dur.
Cüneyt Ülsever, lise eğitimini Robert Kolej de tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İktisat bölümünü bitiriyor. Yüksek lisansını The Johns Hopkins Üniversitesi nde uluslararası ilişkiler ve Colombia Üniversitesi nde iktisat alanında tamamlıyor. 1978-1983 yıllarında Harvard Üniversitesi nde İnsan Kaynakları Ekonomisi konusunda doktora yapıyor. Ancak bu olağanüstü yabancı eğitimleri Devlet Bursuyla yapıyor. O yabancı okullarda da öyle başarılı ki, kendisine pek çok üniversiteden orada kalması için teklif geliyor. Amerikalılar bu beyni kaybetmek istemiyor.
Cüneyt Ülsever memleketine hizmet etmek istiyor ve Türkiye´ye dönüyor. Hem devlet bursu ile okuduğundan burada mecburi görev yapması, aldıklarını devlete hizmet ederek geri vermesi bekleniyor.
Buraya kadar her şey güzel. Bundan sonrası ise düşündürücü. Bu adama devlet, bir ilkokulda, öğretmen olarak mecburi görev veriyor. Şaka gibi değil mi? Kendisi de buna anlam veremiyor ve Turgut Özal´a başvuruyor. Özal konuya sahip çıkıyor. Bu olay, İktisat Bankası´nın sahibi olan Erol Aksoy´un kulağına geliyor. O yıllarda Türkiye´de İnsan Kaynakları diye bir şey bilinmiyor. Halbuki bu adam Harvard´ta İnsan Kaynakları Üzerine doktora yapmış birisi. Erol Aksoy, Cüneyt Ülsever´i alıyor ve Türkiye´de ilk kez İktisat Bankası bünyesinde bugünkü modern anlamıyla bir İnsan Kaynakları bölümü kuruluyor.
Yukarıda kısaca anlattığım bu olay, bizim devlet bürokrasisinin elindeki kıymetin ne kadar kıymetini bilmez ve anlamaz olduğunun bir göstergesi.
Başka bir örnek vereyim mi?
Taekwondo´da Dünya Şampiyonu olan Yılmaz Helvacıoğlu´nun hikayesi. 1983 yılında Dünya Şampiyonu olan Yılmaz Helvacıoğlu´nun en çok üzerinde durduğu şey, uluslararası başarılarda antrenörün önemi üzerineydi. Türkiye´de kalıp nice şampiyonlar yetiştirmek istiyordu. Bırakmadılar. Adam küstü gitti, Almanya´da nice şampiyonlar yetiştirdi.
Sakın yanlış anlaşılmasın, İlkokul öğretmenlerini küçümsüyor değilim. Benim eşim de bir öğretmen. Düşünün elinizde olimpiyat şampiyonu bir cevher var. Bunu bir ilköğretim okulunda, Milli Eğitim´in Beden Eğitimi müfredatını uygulasın diye mi kullanırsınız? Yoksa bu kızımıza, hem kendisinin çok daha iyi tesislerde antrenmanlarına devam etmesi, hem de kendisi gibi nice şampiyonlar çıkarması için profesyonel sporculardan oluşan bir ekibin eğitimine mi verirsiniz?
Yahu bunu bırakın, ilkokul öğretmenliğini bile Aslı´ya çok görenler olmuş. KPSS´ye mi girdi, sınavdan kaç aldı ki öğretmen olarak atanıyor diyenler olmuş. Kızcaaz da açıklama yapmak zorunda kalmış. Devletimizin, bizim gibi şampiyonlara özel olarak verdiği bir imkan var, Avrupa ve Dünya´da ilk 3´e giren başarılı sporcular sınavsız şekilde öğretmen olarak atanabiliyor" diye beyanat vermiş.
Değerli okurlar. Siz şimdi düşünebiliyor musunuz, rekortmen ABD´li yüzücü Michael Phelps Amerika´da bir ilkokula Beden Eğitimi öğretmeni olarak atanıyor.
Allah akıl fikir versin diyorum. Halter´de olimpiyat şampiyonu çıkartırsak onu da TOKİ´ye alın. İnşaatlarda çimento torbası taşısın.
İş Dünyası 11.01.2014 7540
Kendinize veya başkalarına ait meslek sırlarını paylaşmak doğru mu? Hele ki günümüzde internet üzerinden bilgi paylaşmak bu kadar kolayken iyi ve kötü yönleriyle bu durum düşünülmeli.
Seyahat 05.11.2021 1672
Antalya Kadınlar Plajı'nın nasıl bir yer olduğunu merak ediyorsasanız işte bu foto blog yazımız az söz çok fotoğrafla size rehberlik ediyor. Antalya Sarısu Kadınlar Plajı, haziran ayına kadar karma olarak hizmet veren ancak haziran ayı ortalarından yaz sezonu bitene kadar saat 19'a kadar sadece kadınlara, 19'dan sonra yine karma olarak hizmet veren bir plaj ve sosyal tesis.
İş Dünyası 01.01.2020 2290
Pijamalılar tabirini literatüre kazandırmanın haklı gururunu yaşıyorum 😊 Zira benden önce kullanan var mı diye biraz araştırma yapınca karşıma sadece Rıfat Ilgaz'ın Pijamalılar adlı romanı çıktı. Pijamalıları kısaca evden çalışanlar olarak da tanımlayabiliriz. Pijamalılar ne mavi yakalılar gibi sadece beden gücü ile, ne de beyaz yakalılar gibi sadece beyin gücüyle çalışıyor. Her ikisi ile ayrı ayrı veya kombin şeklinde çalışabiliyorlar. Bu yazımda 3 yıl boyunca evden çalışmış biri olarak Home Office çalışmanın, yeni tabirimle pijamalı olarak çalışmanın faydalarından bahsedeceğim.