Vahap Munyar'ın Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde okuduğum "Sen Ölürsen İşinin Başına Kim Geçecek?" adlı yazısından sonra kapitalist sistemde büyük firmaların kendi çıkarlarını nasıl enine boyuna düşündüklerini, kendileriyle iş yapan küçük firmaları ise nasıl ortada bıraktıklarını düşündüm. İlgili yazıyı burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.
Olayı kısaca özetleyeyim.
Yaklaşık 60 yıldır et sektöründe faaliyet gösteren Hacıince Et adlı firma 18 yıldır Burger King'e köfte tedarik etmektedir. Üretim kapasitesini artırmak üzere Konya’da 41 milyon dolarlık yatırıma başlayan bu firma tam da o günlerde TAB Gıda bünyesinde yer alan Burger King’den bir haber alır. Burger King, artık kendi tesislerini kurduklarını ve bundan böyle köfteleri onlardan almayacaklarını söyler. Hacıince Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince de McDonald’s’ın kapısını çalar. Bu kez McDonald’s’ın merkezi ABD, Hacıince’ye şu soruyu sorar: “Sizle anlaştık diyelim, siz ölünce işinizi kim yönetecek?”
O yazıda okuyucuya aktarılan Ata Grubu ve TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kurdoğlu ile Ahmet Hacıince arasındaki diyaloglar bence önemli. Bakın nasıl?
Yazıya göre Erhan Kurdoğlu diyor ki: "Bünyemizdeki Burger King’in köftelerini sizden alıyorduk. Artık kendi tesislerimizi kurduk. Köfteleri kendimiz yapacağız."
Hacıince Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hacıince, yeni yatırıma başladığına dikkat çekti: "Yeni yatırım yapıyorum. 18 yıldır köfteyi bizden alıyorsunuz. Nereden çıktı bu?" (Nereden çıktı bu cümlesine dikkat ediniz. Demek ki önceden haber verilmeyen ani bir karar söz konusu.)
Kurdoğlu yanıtladı: " Ürünlerinle ilgili hiçbir sorun yok. Çok memnunuz. Ancak, ekmek dahil restoranlarımızda kullandığımız ürünleri kendimiz üretme kararı aldık. Bu, şirket stratejimizle ilgili bir durum."
Evet, bu diyalogdan anladığımıza göre bizim yerli tedarikçi firmamız gayet güzel 18 yıldır hizmet veriyor ve gerek hizmetten gerekse kalitesinden bir şikayet yok. Üretim kapasitesini genişletmek üzere 41 milyon dolarlık yatırıma hazırlandığı günlerde kendileri için sürpriz bir şekilde bu haberi alıyorlar. Şimdi bu bilgileri bir cebimize koyalım ve McDonalds'ın durumuna bakalım. Burger King ile durum böyle olunca firmamız ne yapmıştı McDonalds'ın kapısını çalmıştı. Şimdi oradaki diyalogları inceleyelim. Vahap Munyar'dan aktarıyorum.
Hacıince, hemen Anadolu Holding bünyesindeki McDonald’s Türkiye’nin kapısını çaldı:
- Köftelerinizi benden alın.
Türkiye’deki yöneticilere kendini kabul ettirmesinin ardından ABD’ye, McDonald’s merkezine gitti. McDonald’s’ın tedarikçilerle ilgili biriminin başındaki yönetici Hacıince’ye sordu:
- Diyelim ki Türkiye’deki McDonald’s ile köfte tedariği konusunda anlaştınız. Siz ölünce işinizi kim yönetecek? Bunu bize anlatır mısınız?
Hacıince şaşırdı: "- Beyefendi, henüz 39 yaşındayım."
Yönetici şu yanıtı verdi: "- Biz işbirliklerine uzun vadeli bakarız. İşimizi şansa bırakmayız. İşbirliği yaptığımız şirketlerin geleceğini de sorgularız."
Hacıince, 3-11 yaşlarında olan iki oğlunu adres gösterdi: "- Oğullarım işin başına geçer."
Yönetici ısrarla sürdürdü: "- Oğlunuzun biri ünlü avukat, diğeri ünlü mimar olursa işlerinizin başına geçer mi? Onları şimdiden sizin işlere yönlendirmenin formülünü bulmalısınız. Size yardımcı olacağız."
Yardım dedikleri de şu ki Ahmet Hacıince'nin bir gün telefonu çalar ve arayan bir pedagogtur. Hacıince ise "benim bir pedagog arayışım yoktu" der. Fakat pedagogu McDonald's yönlendirmiştir. Pedagog bir formül ortaya koyar: " Çocuklarınızı eğlenceli yöntemlerle, oyunla hayvan çiftliğinde zaman geçirmeye yönlendirin." Ayrıca şu öneriyi yapar: "- Çocuklara bir Midilli at alın. Ata binme isteği, çocuklarınızın ayağını çiftliğe alıştırır."
Yazının sorunda Vahap Munyar " Bu öyküde büyük-küçük tüm aile şirketleri için önemli ders var değil mi?" diye soruyor. Evet önemli dersler var. Bakın ben bu anlatılan olaydan ne dersler almışım size anlatayım.
1. Büyük Şirketler kendi çıkarları söz konusu olunca akla hayale gelmeyecek noktalara bile dikkat eder ancak seni kıçı açık maymun gibi ortada bırakır.
İlk firma ile olan diyalogları hatırlayalım. Tedarikçi olan küçük firma 18 yıldır hizmet veriyor. Hizmetinde ve ürünün kalitesinde bir eksiklik yok. Buna rağmen büyük firma sürpriz bir şekilde ben artık bunları kendim üreteceğim senden almayacağım diyor.
Bu benim de iş yaşamında çok rastladığım bir durumdur. Büyük firmalar bir müddet küçükten tedarik yapar. Küçük olan, büyük için mal ve hizmet üretmekte ve bundan kar elde etmektedir. Ancak bir gün gelir büyük firma o aradaki karın da kendisine kalması için artık o mal veya hizmeti de kendisi üretmeye başlar. Zincir mağazaların ve büyük ticari şirketlerin önce ürünü ithalatçı veya üreticiden tedarik edip daha sonra en çok satan ürünlerden başlayarak kendi üretim veya ithalatını başlatmalarına sıklıkla tanık oluruz.
2. McDonald's'ın ABD yöneticisi ne demişti? "- Biz işbirliklerine uzun vadeli bakarız. İşimizi şansa bırakmayız. İşbirliği yaptığımız şirketlerin geleceğini de sorgularız." Ben bu olayı yaşasaydım şunu sorardım. "Ey McDonald's, sen işini şansa bırakmıyorsun da ben ki 18 yıl boyunca senin gibi tanınmış büyük bir marka olan Burger King'e üretim ve tedarik yaptım. Onlar bir gün bir karar alıp bir cümle ile artık senden ürün almayacağız dediler. Sen ki kendi çıkarın için, ben ölürsem acaba çocuklarım işi devam ettirir mi diye onu bile sorguluyorsun da peki sen çocuklarımın işin başına geçeceği o tarihlerde dahi bizden ürün alacağını garanti ediyor musun?
Belki de garanti ediyordur, burada kişileri veya firmaları tartışmak değil amacım. Yazıda bu üç firma anlatıldığı için bu yazımda onlara değindim. Benim dikkatinizi çekmek istediğim ve karşı olduğum nokta kapitalist sistemde her zaman büyüklerin kendi çıkarlarını en akla gelmez noktalara kadar korudukları ve onların istediğinin olduğudur. İş hayatım boyunca büyük firmaların bize dayattığı sözleşmeler aklıma geldi. Büyük firma her zaman kendi menfaatini en ince ayrıntısına kadar düşünür. Sözleşmelerde seni koruyan ıvır zıvır birkaç şey dışında hemen hiç bir madde yoktur. Bu sözleşmeler iki tarafın karşılıklı anlaşması ile hazırlanmaz, adeta size zorla kabul ettirilir. İstemediğiniz maddelerin çıkartılmasını istersiniz, şözleşmede bir değişiklik yapamıyoruz diye red ederler. Büyük firmalarla çalışmak bir nevi modern kölelik düzenidir.
İş hayatında bu tip durumları yaşamakta olan firma sahipleri ve yöneticileri ile iş hayatına yeni giren veya girmeyi düşünen genç arkadaşlarımıza bilgi vermek amacıyla bu yazıyı yazdım. Peki küçükler büyüklere karşı ne yapabilir? Bu ancak bir araya gelmek ve birlikte hareket etmekle mümkündür. Bunun nasıl olabileceği bu yazının konusu değil. Sonraki yazılarımda anlatacağım. Bloğuma yazı ekledikçe Twitter ve Facebook sayfamdan bilgi veriyorum. Takip edebilirsiniz.
Sevgi ve selamlarımla.
Yaşam enerjiniz bol olsun.
Her Telden 03.04.2020 2056
Çin'in Vuhan kentinde 2019'un Aralık ayında ortaya çıkan ve COVID-19 olarak adlandırılan koronavirüs (corona virüs) vaka sayısı 2 Nisan 2020'de tüm dünyada 1 milyon sınırını aştı. Bilim insanları salgının birkaç şekilde son bulabileceğini öngörüyor. Bunların neler olduklarına ve Türkiye'de nelere yol açabileceklerine bakalım.
İş Dünyası 18.09.2012 6620
Londra Olimpiyatları'nda, kadınlar 1500 metrede altın madalya kazanan milli atlet Aslı Çakır Alptekin, beden eğitimi öğretmeni olarak bir ilköğretim okuluna atanmış. Bir şampiyondan istifade edebileceğimiz görev bu mu olmalı?
İş Dünyası 27.03.2021 1686
Enflasyon yüksek faizin bir sonucu mudur? Faiz enflasyonun sebebi midir yoksa sonucu mudur? Son günlerin popüler tartışması bu. Tartışma, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Yüksek faiz enflasyona neden oluyor, bu nedenle faizi düşürürsek enflasyonu da düşürürüz" görüşüne ekonomist bilim insanlarının şiddetle karşı çıkmasıyla başladı. Her iki görüş ne diyor? Sizce hangisi haklı?