Sevgili dostlarım. Bir çoğunuzun bildiği gibi GununFirsati.com adlı sitenin sahibiyim. 2001 yılında hazırlıklarını yapıp 2002 yılı Ocak ayında açmıştım. İlk 4 yıl evden çalıştım. Sadece havale veya kapıda ödeme yöntemiyle alışveriş yapılabiliyordu çünkü hiçbir banka, sermayesi olmayan ve evden çalışan birine sanal pos vermiyordu. Yılmadım ve 4 sene sonra birikimlerimi bankada tutarak bankaların güvenini kazanıp sanal posumu aldım. Satışlar çok daha yükselmeye başladı. Evden çıkıp Sirkeci’deki bir hanın iki kat altındaki bodrum katta bir oda kiralayarak yaz kış güneş yüzü görmeyen o karanlık bodrum katında çalıştım. İkinci oda, üçüncü oda derken zamanla tüm o bodrum katını kiraladım. Sonra daha da büyütüp İstoç’taki 3 katlı binaya taşındım. Bunları övünmek için yazmıyorum, niyetim bu yükselişin her gün bir tuğla daha koyarak uzun ve yorucu yıllar boyunca ne emeklerle gerçekleştiğini anlatmak. E-ticaret sektöründe bir yerlere geldiysem tırnağımla kazıdım. Bazıları gibi babalarından veya ondan bundan aldıkları milyon dolarlarla roket yükselişi yapmadım.
Evimi, arabamı aldım, çocuklarımı okuttum. Günün Fırsatı sitesi benim ana gelir kaynağımdı, ekmek teknemdi. Bu Gittigidiyor denen site o yıllarda pekçok faturasız, kaçak ve sahte ürün satışına çanak tutar, bunlara reklam, satış ve ödeme alt yapısı sağlarken ben çocuklarımın kursağından bir tek haram lokma geçmemesine azami dikkat ettim. Tedarikçilerimin parasını kuruşuna kadar ödedim. Diyelim ki bir müşterim 49 lira tutan bir alışveriş için 50 lira havale mi yapmış, o fazla 1 lirayı paketin içine koyup gönderdim. Sitemin ziyaretçisini 1 milyonun üzerine çıkarttım. Personelim demeye dilim varmaz, çalışma arkadaşlarımı işe aldım. İnsanlara iş sağladım. Sonra ne mi oldu? Benim markamla aynı iş modelini aynı mecrada aynı adla bu Gittigidiyor denen site yapmaya başladı. gununfirsati.gittigidiyor.com adıyla bir alan adı açtılar. İnsanlar benim siteme girmek için www.gununfirsati.com şeklinde alan adını yazarak değil doğrudan Google’a Günün Fırsatı yazarak giriyordu. Çünkü Türkçe’deki Ü harfi web adreslerinde kullanılmıyordu. Ama artık Günün Fırsatı diye yazınca bunların sitesine girmeye başladılar. Bunlar çok büyüktü. 200 milyon doların üzerinde para vererek eski kurucularından siteyi almışlardı. Paraya bakın. Ben ise küçücüktüm. Bunlar TPE’ye gidip benim marka hakkıma itiraz ettiler. “Biz çok büyüğüz, Günün Fırsatı’nı biz meşhur ettik bu marka bizim olmalı” dediler ama reddedildiler. Marka benimdi ve benim adıma tescil edildi.
Ben sitemde her gün 3-5 fırsat ürünü yapabiliyordum. Bunlar ise çok büyüktüler ve yüzlerce ürünü fırsat yapabiliyorlardı. Bu kadar büyük bir firma benle aynı iş modeliyle, aynı işi, aynı isimle ve aynı mecrada yapınca ben hızla müşteri kaybetmeye başladım. Öyle ki 1 milyona vardırdığım ziyaretçi sayım hızla 10.000’e düştü. Bunun üzerine dava açtım. Bu tip davaları bilenler bilir. Bilirkişi marifetiyle yürür. Bilirkişi onlar lehine karar verdi. Neredeyse bunların avukatı dosyada ne dediyse onlar yazılmış, kopyala yapıştır yapılmış şekilde bir rapor verdi. Markaya tecavüz yoktur dedi. Halbuki bu raporu veren bilirkişi profesörün kitabında Günün Fırsatı gibi aslında jenerik olan bir işaretin uzun süreli kullanım sonucu kazanılmış ayırt edicilik kuralı gereği marka olarak kabul edilmesi ve korunması gerektiğine dair bir sürü örnek var. Sektörde Sahibinden.com ve Hepsiburada.com'da jenerik isimli markalar. Ve hatta Gittigidiyor'un kendisi de jenerik isim. Sahibinden veya Hepsiburada ibarelerini marka gibi kullanın bakın size neler yapıyorlar. Marka hukuku sadece zenginleri mi koruyor? Kararı veren hakimin bile vicdanı bu raporu reddetti ve kararı verirken bana dönüp dedi ki “Samet bey kararı ben veriyorum ancak süreyi geçirmeden temyiz edin”. Çünkü gelen bilirkişi raporu hakimin de elini kolunu bağlamıştı.
Aylar sonra tesadüf oldu ve o bilirkişi ile konuşma fırsatı buldum. Davadan haberi bile yoktu. Bana dedi ki “Ben bu konuda otorite olan bir profesörüm. Benim bir dava dosyasına bakmam binlerce dolarken mahkeme bize dava dosyası gönderiyor ve 500 lira veriyor. Bunun da çoğu vergiye gidiyor. Bu fiyata bırakın beni, benim yanımdaki stajyer bile dosyayı okumaz. Ben tüm hukuk toplantılarında bu bilirkişi müessesesine karşı olduğumu söylüyorum.” dedi. Sonra ben kendisine davayı anlattım. “Siz bu davada haklıymışsınız, çok üzgünüm, özür dilerim” dedi. Yapabileceği bir şey olup olmadığını sordu ama itiraz süreleri geçmişti. Özür dileyene elim kolum bağlı. Olan olmuştu. Nasip böyleymiş dedim.
Bu kadar büyük bir firmanın benle aynı iş modelinde ve aynı isimle iş yapması neticesinde çok zor günler, hatta yıllar geçirdim. Onlar çok büyüktü. Arkalarında milyon dolarları vardı. Benimse başka çarem yoktu ve bu yapılanı ALLAH’a Havale Ettim.
Kur’an-ı Kerim diyor ki “Allah hesabı çabuk görendir.”
Arkalarındaki milyon dolarlar fayda etmedi.
Her geçen gün küçüldüler ve en sonunda kapanıyorlar.
Kapandıklarına üzülüyor muyum? İçimdekini saklamayacağım. Tabi ki hayır.
Allah Büyük!
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.
Konu resmi için teşekkür: Roketli rekabet resmi Businessman character vector created by freepik - www.freepik.com
ayrıca resimdeki para resimleri için Money cartoon vector created by pch.vector - www.freepik.com
Gurme 27.08.2016 8524
Canınız ciğer şiş istediğinde vazgeçilmez bir lezzet mekanı İstanbul Şirinevler'deki Dürümcü Yaşar Usta. Sokak arasındaki bu mütevazı mekanda, kor gibi közde pişmiş ciğerin, acı urfa biberlerinin ve üzerine yiyeceğiniz bol fıstıklı sultaniye tatlısının etkisinden uzun süre kurtulamayacaksınız.
E-ticaret 01.08.2018 3683
Ben bu "Türkiye'de e-ticaret, geleceği çok parlak bir sektör" lafını sektöre girdiğim 2001'den beri hep duyarım. Şu masalı çok duydum. "Türkiye 80 milyonluk ve genç bir nüfusa sahip. E-ticaretin perakende sektöründeki payı %3'lerde, gelişmiş ülkelerde ise bu oran %12'lerde. Demek ki Türkiye'nin E-ticarette geleceği parlak. Ne yazık ki 2001'den bugüne o parlak gelecek bir türlü gelemedi.
İş Dünyası 01.01.2020 2249
Pijamalılar tabirini literatüre kazandırmanın haklı gururunu yaşıyorum 😊 Zira benden önce kullanan var mı diye biraz araştırma yapınca karşıma sadece Rıfat Ilgaz'ın Pijamalılar adlı romanı çıktı. Pijamalıları kısaca evden çalışanlar olarak da tanımlayabiliriz. Pijamalılar ne mavi yakalılar gibi sadece beden gücü ile, ne de beyaz yakalılar gibi sadece beyin gücüyle çalışıyor. Her ikisi ile ayrı ayrı veya kombin şeklinde çalışabiliyorlar. Bu yazımda 3 yıl boyunca evden çalışmış biri olarak Home Office çalışmanın, yeni tabirimle pijamalı olarak çalışmanın faydalarından bahsedeceğim.