Bill Cosby demiş ki: Mutluluğun formülünü bilmiyorum, ama mutsuzluğun formülü "Herkesi mutlu etmeye çalışmak."
Dale Carnegie'yi bilir misiniz? Dost kazanma ve insanları etkileme sanatı adlı kitabı 1936 yılında yazmış olmasına rağmen bugün bile insan doğasını üzerine tespitleri ve yol göstericiliğiyle herkesin başucu kitabı olmayı hak ediyor.
Ancak şu var ki Carnegie'nin kitaplarını okuduğunuzda, genellikle karşı tarafı mutlu etmek için kendinden taviz vermek ve tabiri caizse hep karşı tarafın suyuna gitmek vardır. Bu felsefe ne acıdır ki pek çok intihar vakasıyla sonuçlanmıştır.
Hayatta herkesi mutlu etmeye uğraşmak boşunadır.
Herkesin seveni de sevmeyeni de vardır. Her işin beğeneni de beğenmeyeni de vardır. Bakın Hz.Muhammed, biz müslümanlar için "Alemlere Rahmet" ve yere göğe koyamadığımız bir insanken, mekkeli müşrikler ona taş atıyordu. Atatürk'e bakın. Önünde saygı duruşunda bulunan da var, küfür eden de. Yani hayatta herkes tarafından sevilmek, herkes tarafından beğenilmek mümkün değil.
Bundan çıkan sonuç: 1. Eleştiriye açık olacağız. 2. eleştirilere bakıp, gerçekten bizi ileriye götürecek bir şeyler diyorlarsa, ciddiye alıp ilgilenip düzelmeye çalışacağız, değilse boş ver gitsin. Kimisi de sırf fesatlığından eksik arar durur ve bunu eleştiri sayar.
Şimdi bir Nasrettin hoca hikayesi anlatalım.
Nasrettin Hoca ve karısı eşeklerini sırtlamış, köye doğru gelirlermiş. Görenler hayretle sormuş,
- Ya hocam, eşek sizi taşıyacağına siz eşeği taşıyorsunuz bu ne iş.
Sormayın ağalar demiş Hoca. Bizim tarladan köye doğru eşeğe binmiş geliyorduk. Sonra birileri dedi ki,
- Ya hoca, yazık değil mi eşeğe, ikiniz birden binmişsiniz. (misal hayvan severler). Düşündük, doğru dedik ve ben indim aşağıya, hanım kaldı eşeğin üzerinde. Biraz gitmiştik ki, birileri geldi yanımıza ve dedi ki
-Hocam hiç olmuş mu, erkekliğe yakışıyor mu, hanıma bu kadar yüz verme tepene çıkar" (light erkek eleştirisi). Eh hanım indi ben bindim sonra. Derken biraz daha ileride birileri daha geldi.
- Hocam bu ne hal, hanımın yerde, sen eşeğin üzerinde, hiç yakışmış mı, erkekliğe sığar mı? (kadın hakları savunucuları).
Eeee demiş hoca, şimdi anladınız mı. Sonunda hanım da ben de indik aşağı, eşeği, aldık sırtımıza. Şimdi ona da laf ediyorsunuz yahu.
Ne yaparsanız yapın asla herkesi birden mutlu edemezsiniz. İnsanlar isterse söyleyecek laf, muhalefet edecek bir şeyler bulur.
Neyzen Tevfik ne güzel söylemiş.
Üzülüyorsun, takma diyorlar.
Kızıyorsun, değmez diyorlar.
Boş veriyorsun gamsız diyorlar.
Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen …ölüm sana yakışmadı.
Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler.
Her Telden 20.03.2020 13454
Fikir ve sanat eseri niteliğinde başkalarının emek vererek yaptığı içeriği izinsiz kopyalayıp kullanmaya karşıyım, ancak herkese açık olması gereken anonim bilgilerin alınmasında mahsur yok. Bazı siteler bunda çok ileri gidip kendilerince önlem aldıklarını sanıyorlar. Engel ve yasakların hele ki internet dünyasında hiçbir işe yaramadığını ne zaman anlayacaklar? Bir bilişimci olarak "Grinin 50 Tonu" gibi "Engelleri Aşmanın 50 Yolu" olduğunu belirtmeliyim. İşte bunlardan biri.
Seyahat 24.08.2020 5001
Kamondo (Camondo) ailesi tarafından 1800'lerin sonunda yaptırılan merdivenler mutlaka görmeniz gereken simge yapılardan. Özellikle gece yolunuzu Karaköy Bankalar caddesine düşürün ve Galata Kulesin'e bu merdivenleri takip ederek gidin. Bu yazımı okuyun ve 1870'lere bir nostalji yapın. Keyifli okumalar ve izlemeler.
İş Dünyası 18.10.2018 2966
Ahmet Hakan köşe yazısında diyor ki; “Kitap yazan sayısı kitap okuyan sayısını geçti” diye bir istatistik açıklansa... Hiç yadırgamayacağım. Bunu duyunca birkaç yıl önce bir yayıncı dostumla aramda geçen diyalog aklıma geldi. Bu yayınevinin web sitesini ben yapmıştım. Ana sayfaya şöyle bir ifade içeren banner yapmamı istedi. "Kitabınızı getirin biz basalım." Nasıl yani dedim. Bu kadar kolay mı o adı sanı bilinen yılların yayınevinde yazar olmak.