Sertab Erener´in şarkısını bilirsiniz.
"Büyü de gel çocuk, büyü de gel,
Hadi bu yolları, yürü de gel."
Piyasalar da büyükten ve güçlüden yanadır. Küçüklere ise yukarıdaki şarkıyı söylemeye bayılırlar.
Türk iş dünyasında küçük işletme sahibi olmak, ip cambazı olmaya benzer. Tek başınasındır ve düşmeden ipte yürümeyi becerebilmen gerekir.
2001 yılıydı ve Türkiye´nin tarihinde gördüğü en büyük kriz başlamıştı. O zamanki Cumhurbaşkanı, başbakana Anayasa kitapçığı fırlatmış, bunu fırsat bilen kriz fırsatçıları da bir gün içinde ekonomiyi ters-yüz edivermişlerdi. Dolar 600 liralardan 1300 liralara fırladı.
Çalıştığım işyeri kapanmıştı, aylarca iş aramıştım ancak o sıralarda neredeyse hiçbir firma yönetici aramıyordu. Nihayet girdiğim yeni iş yerinden de 3 aydır maaş alamamıştım. Beş parasızdım, kredi kartım borç içindeydi ve kartlar kullanıma kapatılmıştı. Ne yapacağımı kara kara düşünürken, her gün tek ürün satan, tek sayfalık bir internet sitesi kurmak aklıma geldi. O kadar ki alan adını alacak param bile kalmamıştı ve liseden arkadaşım olan Şakir´in kredi kartıyla GününFırsatı.com alan adını aldım ve Türk Ticaret.net ten de hosting alarak yayına başladım.
Web sayfası yapmayı bilmiyordum. İmdadıma Front Page programı yetişti. Bu programla tek satır kod yazmayı bilmeseniz bile, biraz grafik yeteneğiniz varsa, güzel görünen web sayfaları yapabiliyordunuz. Böylece tek sayfalık GününFırsatı.com sitesi açılmış oldu. İlk fırsat ürünüm de o yıl çok popüler olan Yüzüklerin Efendisi adlı kitaptı. Metis yayınları 3 kitabı tek ciltte toplamıştı. Bu piyasada 30 TL olan bu kitapta kitapta %40 indirim vererek fırsat işine başladım.
Burada konumuz günün fırsatının nasıl kurulduğu değil. Bunu başka bir yazımda ayrıntılı olarak anlatırım. Acı tatlı bir sütü deneyim yaşadım ve başımdan geçenler, yeni iş kurmuş veya kurmayı düşünen arkadaşlar için yararlı olabilir.
Burada anlatmak istediğim ise eğer siz küçük bir şekilde işe başladıysanız projeniz ne kadar iyi olursa olsun herkesin size büyü de gel diyeceğiyle ilgilidir.
Ben domain bedelini bile arkadaşımın kredi kartından alarak web sitesi kurarken, Türkiye´nin Medya Patronu olan Aydın Doğan´ın kızı da e-ticarete heveslenmiş. Amerika´da okurken internetten alışveriş yaparmış ve Türkiye´ye gelince bu işe heveslenmiş. Babaa babaaaa ben e-ticaret yapacağım demiş. Babası da "al kızım şu 3 milyon doları, git kendine bir site al demiş." O da gidip o sıralarda infoshop.com olarak bilinen siteyi ve başındaki yöneticileri almış. Adını değiştirmiş ve hepsiburada.com yapmış. (yukarıdaki hikayeyi ben uydurmadım, kendileri röportajlarında söylüyorlar)
Bunu neden anlatıyorum biliyor musunuz? Bazı tedarikçilerim bana diyorlar ki, Samet Bey siz neden 10 sene içinde bir hepsiburada.com olamadınız? Sizce ne cevap vereyim?
Hadi ben 5 parasız başladım, onlar zaten milyon dolarlarla başladılar. Sadece bununla da bitmiyor. Sonraki süreçte küçük ile büyük arasındaki farkı anlatayım size.
Bildiğiniz gibi Hepsiburada.com da genellikle kargo bedavadır. Çünkü kargo firmalarına çok minik bir ücret öderler. Kargo firmaları, büyükler söz konusu oldu mu zararına bile çalışırlar. Ancak iş küçüklere geldi mi en ufak bir destekte bulunmazlar.
GününFırsatı.com evde kurulmuştu. Annemlerin Şirinevler´deki evinde kardeşimle ben oturuyorduk. Apartmanın altında eskiden kömürlük olan yer, bina doğalgaza dönüşünce kullanılmaz olmuş ve boş duruyordu. Orada bizim daireye düşen bölüme ürünleri koyuyordum. Yani ürünler eski kömürlükte duruyordu. Herkeste ortak anahtar vardı ve ürünler çalınabilirdi ama başka çare yoktu. Bereket hiçbir çalınmayla karşılaşmadım. Her gün 3-5 bir şey satmaya başlamıştım. Ancak pos cihazım veya sanal posum olmadığından ve hiçbir banka da beş parasız birine sanal pos vermediğinden tam 3 sene boyunca, sitede sadece kapıda ödeme ve banka havalesi vardı. Genellikle, siparişleri PTT´nin kapıda ödeme sistemiyle gönderiyordum.
Havale ile ödenen siparişleri ise kargoya veriyordum ancak kargo bedelleri o kadar yüksekti ki, bu paranın hepsini alıcıdan istesem tek bir satış yapamayacaktım. Kargo bedelinin yarısını ürün bedelinin üzerine ekliyordum, yarısını da ürünün karından vermeye çalışıyordum. Ancak öyle oluyordu ki, ürünün üzerine kargo bedelini eklediğinizde fırsat, fırsat olmaktan çıkıyordu. Örneğin 40 TL lik ürünü 25 TL ye fırsat yapıyorsunuz ve güzel bir indirim. Ancak üzerine 10 TL kargo biniyor, çünkü kargo hiçbir indirim yapmıyor. Öyle olunca fırsat falan kalmıyor ortada.
Ürünleri gönderdiğim Yurtiçi Kargo´nun Şirinevler şubesine gittim. Şube müdürüne projeyi anlattım. Dedim ki, "bakın Günün Fırsatı adında çok güzel bir projem var. İnsanlara diyoruz ki bugün şu ürün %50 indirimli, ama şimdi aldın aldın, bir daha aynı fiyata alamazsın." Yani zaman baskısı altında günlük büyük indirim vermek veya her gün tek ürün tek fırsat. Bugün tüm dünyada geçerli olan Daily Deal uygulamasını sanırım ilk biz yapmıştık. Bu fikri Türkiye dışında 2008 yılında başlatan Groupon milyar dolarlık şirket oldu. Biz Türkiye´de ne kargolara, ne bankalara, ne de tedarikçilere bunu anlatamadık.
Kargo firması ne mi dedi? Onların tek baktığı şey günde kaç ürün gönderdiğimizdi. Ben onlara projenin ne kadar güzel ve doğru olduğunu, bu projeyi büyüttüğümüzde her gün binlerce ürün kargoyalabileceğimizi ve bunu başarabilmem için bana kargo indirimi vermelerini istiyordum. Şu anda hiçbir indirim vermiyorsunuz ve bu nedenle fırsat yapamıyorum ve iş büyümüyor. Kargo bedeli düşük olursa insanlar daha çok fırsat alacaklar ve iş büyüyecek diyordum. Ancak onlar bana "Büyü de gel çocuk büyü de gel" diyordu.
Kargodan nasıl indirim alırım diye kara kara düşünürken o sırada kitaplarını fırsat yaptığım bir yayıncı abim dedi ki, "Samet sen bizim burada yani Cağaloğlunda bir kargo ile anlaş. Örneğin burada Aras Kargo´nun Yayıncılar Birliği üyesi yayınevlerine büyük indirimi var. Nasıl olsa şahıs firmasısın. Adını Yayıncılıkla ilgili bir şey koy. Bu indirimden istifade et." Ben de faturalarda firmanın adını Lara Yayıncılık yaptım ve böylece yayıncı indirimiyle kargo göndermeye başladım. Kargoları Şirinevlerden değil de Cağaloğlundan gönderiyordum. Paketleri ise, Şirinevlerden Cağaloğluna elimde kocaman torbalarla, belediye otobüsü ve tramvay ile götürüyordum.
Gelelim sevgili Bankalarımıza.
Bankalardan tam 3 yıl sanal pos alamadım.
İlk olarak Şirinevlerde büyük bir bankanın şubesi ile görüşmüştüm. En az bir yıl onlarla çalışmış olmamı ve kredi kartı üye işyeri olmak için de asgari 10.000 TL kadar bir mevduatımın olmasını istiyorlardı. Ben yine onlara projemin ne kadar güzel olduğunu, eğer kredi kartı ile satış yapabilirsem nasıl büyüyebileceğini ancak bunun için başlangıçta onlardan da biraz destek istediğimi söylüyordum. Ancak banka memuru, elinden bir şey gelmediğini söylüyordu.
Bunun üzerine şube müdürü ile görüşmek istediğimi belirttim. Memur beni şube müdürüne götürdü. Şube müdürüne büyük bir hevesle projeyi anlattım. Kriz dönemindeydik ve insanların alım gücü düşmüştü. Bunu fırsata çevirebilirdik, ucuz ürün sunabilir ve kredi kartı ile satış yapabilirsek günlük fırsat fikriyle çok iş yapabilirdik. Şube müdürü beni dinlediii, dinlediiii. Sonra, "olmaz, sana sanal pos veremeyiz, şartlarımız belli, ben kabul etsem genel müdürlük etmez" dedi. Halbuki sonradan öğrendim ki eğer şube müdürü ağırlığını koyarsa genel müdürlükten geçmeyecek bir şey değildi istediğim. Asgari 1 yıl o şube ile çalışacaktım ve 10.000 TL de mevduatım olacaktı. Ancak o zaman sanal pos alabilirdim. Yani banka da bana "Büyü de gel" demişti.
Yıllar sonra o şube müdürü ile tapu dairesinde karşılaştık. Allah büyük. Bu sefer o zorda kalmış, Bahçelievler´deki evini satmak zorunda kalmış. Evi arsa tapulu ve krediye uygun olmadığından alıcı çıkmıyor. Ben de o sıralar işleri büyütmüşüm ve büyük bir ev arıyorum. Para sorun değil. Kredi kullanmayacak ve keş ödeyeceğim. Emlakçıdan bir ev beğendim ve o zamanın parasıyla 100.000 dolar bastırıp evi aldım. Evin sahibi kim miymiş? Yıllar önce bana pos cihazı vermeyen ve büyü de gel çocuk diyen banka şube müdürünün. Allah nasip etmiş, büyüyüp te gelmişim ve 100.000 dolara onun evini almışım.
Sonra gelelim tedarikçilere.
Siteyi kurduğum ilk zamanlar fırsat ürünü bulmak üzere firmaları geziyorum.
O zamanlar interneti böyle bilen de yok.
Tüm firmalar, "Tamam mal veririz de kaç tane alacaksın?" diyorlar.
Ben de - "Abi bak ben stoğa almayacağım, sen indirim vereceksin, Günün Fırsatı´na koyacağız, sadece bir veya iki gün için indirim vereceksin. Kaç tane satarsak gelip alacağım" diyorum.
Bu sistem kafalarına yatmıyor. Çünkü o güne kadar sadece şunu biliyorlar. Sen gelir bir malı toptan alırsın, nerde satarsan satarsın. Ek indirim mi istiyorsun? O zaman çok alırsın, çok alınca da indirim alırsın.
Bana söyledikleri eğer şu üründen 10 koli alırsan sana ek indirim yaparız.
Abicim bak proje ne güzel. Ben şu anda 10 koli alamam. Ama sen bana böyle güzel indirimler verirsen işi büyütürüm ve iş büyüyünce de o zaman senden o 10 koliyi değil belki 50 koliyi alırım.
Yok. Nuh diyor peygamber demiyorlar. Tek bildikleri "O zaman büyü de gel."
Eeee yeter ama. Kargo indirim vermeyecek, banka pos cihazı vermeyecek, tedarikçi indirim vermeyecek. Ben nasıl büyüyeceğim o zaman? Eh onu da sen bul. Artık "At mı satarsın g.. mü satarsın bilmem."
Şimdiki durum ne?
2004 yılı sonlarında bu pos olayını çözdük. Bana pos vermeyi reddeden o ilk şube ile hiçbir zaman çalışmadım. Başka bir bankada hesap açtırdım ve havale ile olan ödemeler o bankaya yatıyordu. Banka havalelerinin yattığı banka ile 1 yılı aşkın çalışmışlığımız vardı ve birikimlerimizi de o bankada tutuyorduk. Böylece o banka sanal pos vermeyi kabul etti. Hadi isim de vereyim. İlk sanal posumuzu Finansbank´tan aldık. Ve CardFinans´a da taksit yapabilmeye başladık. Haliyle satışlarımız çok arttı. İyi de ciro yapıyorduk. Birkaç ay sonra pos ektrelerimizi göstererek diğer bankalara da müracaatta bulundum. Bu sefer, ekstreleri gören hiçbir banka reddetmedi.
Bankalara ödediğimiz üye işyeri komisyonu halen çok yüksek. Bu nedenle, büyük rakiplerimiz gibi peşin fiyatına 12 ay taksit sunabilmemiz bugün de mümkün değil.
Bankalarla ilgili, yaşayarak şunu öğrendim.
Türkiye´de bankalardan bir fayda bekliyorsanız, önce onlara hiç ihtiyacınızın olmadığını ispatlamanız gerekiyor. Türkiye´de bankalar size güneşli havada şemsiye uzatır, yağmurlu havada ise geri alır.
Kargolar ne mi oldu? Şimdi ben kargo seçiyorum. Sürekli bize gelip bizim kargoyla çalışın diyorlar. Ben de senin indirimin düşük deyip yolluyorum. İndirimi revize edip tekrar geliyorlar. Halen fiyatınız yüksek deyip gönderiyorum. Çünkü yılda on milyarlarca liralık kargo parası ödüyorum.
Eee Büyüdüm de geldim.
Tedarikçiler ne oldu?
Tedarikçiler halen büyükten yana. Hiçbir zaman plazma TV, Laptop, cep telefonu gibi ürünler satamıyoruz. Eskiden çok koşu bandı satardık. Yıllardır bir tek koşu bandı satamıyoruz. Çünkü o piyasadaki birkaç vefasız tedarikçi, internet işine bizimle başlamasına rağmen Hepsiburada´cı oldu çıktı.
Geçenlerde bunlardan bir tanesi satış elemanını göndermiş. Abi bizden koşu bandı alsana diyor. Bir iki modeline baktım. Bizim alışımız 900 TL miş. Hemen açıp hepsiburada.com daki fiyatına baktım. 800 TL ye 12 takstile satıyor ve kargo almıyor. Kardeşim dalga mı geçiyorsun? O sitede 800 TL ye 12 taksitle satılan modeli bana 900 TL diyorsun.
Satış elemanının da garibine gitti ve o siteye mal veren müşteri temsilcisini aradı.
Efendim o site bunlardan ayda 300 tane mal alıyormuş.
İyi de kardeşim, sen onun 800 e sattığını bana 900 e verirsen ben nasıl koşu bandı satarım ki? Bırak onun kadar mal satmayı bir kişi bile benden o fiyata almaz.
Yani anlayış halen aynı.
Bu şarkı bitmez.
Haydi hep birlikte söyleyelim.
Büyü de gel çocuk, büyü de geeeel,
Hadi bu yollarııı, yürü de geeeel.
Her Telden 03.04.2020 2056
Çin'in Vuhan kentinde 2019'un Aralık ayında ortaya çıkan ve COVID-19 olarak adlandırılan koronavirüs (corona virüs) vaka sayısı 2 Nisan 2020'de tüm dünyada 1 milyon sınırını aştı. Bilim insanları salgının birkaç şekilde son bulabileceğini öngörüyor. Bunların neler olduklarına ve Türkiye'de nelere yol açabileceklerine bakalım.
İş Dünyası 15.03.2020 2329
Ne bereketli Corona´ymış arkadaş. Youtuber´lar ihya oldu, gazeteler rekor kırdı, medikalciler köşe oldu, marketler boşaldı, otobüs firmaları fulledi. Nur topu gibi yeni Corona zenginlerimiz oldu. Yakında lüks arabaların arkasında "Corona´m Sağolsun" yazılarını görmeye hazır olun. Koş vatandaş. koronavirüsle ilgili en doğru yazı burada...
E-ticaret 13.10.2019 3407
Çiçek Sepeti Türkiye'de çiçek gönderme denince akla gelen ilk site. O kadar sitenin yerle yeksan olduğu ülkemizde nadide başarılı projelerden biri. Ama biri veya birileri bu projeyi de başarısızlığa uğratmaya mı çalışıyor bilmiyorum. Ne güzel bir alan adı bulmuşsun, yıllarca sadece çiçek konusunda markanı konumlandırmışsın ve alıp yürümüşsün. Her çiçekten bal almak ÇiçekSepeti'nin işi olsun tabi de "Spor Ayakkabı"dan niye bal almaya çalışırsın. Ne mi diyorum? Çiçek sepetinin sadece çiçek değil her şeyi satmaya çalışmasını diyorum.