Fetih nedir? İşgal nedir? Aklı selim arkadaşlarıma da sordum. Gelen cevaplardan çıkan sonuç şu. "Biz yaparsak fetih, onlar yaparsa işgal."
İstanbul'un Fethi 29 Mayıs 1453. İstanbul'un işgali 16 Mart 1920.
1453'te Bizans'lılar için Konstantinopolis işgal mi edilmişti? Hayır hiç olur mu? Biz işgalci değiliz, bizimki fetih. İşgal ettik dersek adamı linç ederler. Peki 1920'de İngiliz'ler İstanbul'u fethettiler mi? Hayır işgal ettiler. Ama hocam ben anlamadım bu işi.
Cajamarca savaşında binlerce İnka'yı öldürüp Peru'ya yerleşen İspanyol Francisco Pizarro fatih miydi yoksa işgalci mi? Amerika kıtasını keşfetmenin hemen ardından güçlü silahlarıyla kendilerinden oldukça zayıf olan İnka ve Aztek'leri acımasızca öldürüp topraklarını ve değerli madenlerini ele geçiren Avrupa'lılar fetih mi yaptılar yoksa işgal mi? Peki buradan ele geçirdikleri uçsuz bucaksız topraklara Afrika'dan milyonlarca insanı zincir vurarak getirip köle olarak çalıştırarak elde ettikleriyle zenginleşmelerine ne demeli? Evet bugünün kibirli Avrupa'sı zenginliğini buna borçludur.
Ridley Scott'un yönetmenliğini yaptığı Cennetin Krallığı filmini izlediniz mi? Selahattin Eyyubi zamanındaki Haçlı Savaşları'nı anlatıyor. Savaş sahnesinde her iki tarafın da birbirlerine "Kafirlere ölüm!" diye saldırdığına dikkat ettiniz mi? Müslümanlarla Hristiyanlar arasındaki din savaşları. Ama bizim Müslüman kardeşlerimiz kafir haçlılarla savaştı. Tabi ki onlar kafir. Peki bir de onlara sor. Onlar da kendilerine göre kafirlerle savaştı. Peki sen o coğrafyada doğmuş büyümüş olsaydın sana göre kafir kim olacaktı?
İkinci Dünya Savaşı'nda Alman'lar kendilerini üstün ırk olarak görüyorlardı. Japon çocukları ise kendilerinin tanrısal ırk olduğu ve dünya ancak Japonlar tarafından yönetilirse iyi bir yer olacağı inancıyla yetiştirildi.
Peki bizdeki şu söze ne dersiniz? "... Ve Türk yaratıldı, dünyaya nizam vermek için."
Adına ister fetih ister işgal deyin, her iki taraf da kendi askerlerine eğer savaşta ölürlerse şehit olup cennete gideceklerini söyledi. Fetih nedir işgal nedir sorusundan sonra karşımıza bir soru daha çıkıyor. O halde şehit kim?
Bizim açımızdan kendi sınırlarımız dışındaki Hristiyan topraklarına sefer düzenlendiğinde yapılan "İslam'ın şanlı sancağını kafir topraklarına dikmek"ti. Hem kafirleri de İslam'ın nurlu yoluna davet ederek onları bekleyen sonsuz azaptan kurtarıyorduk. Bu yolda ölenler şehitti. Onların tarafından bakıldığındaysa yapılan, Hristiyan'ların kutsal haçını ve kilisenin topraklarını işgalci Müslüman kafirlere karşı korumaktı ve bu uğurda ölenler şehitti.
Sevgili Dostlar! Bunları neden yazıyorum?
Bir önceki yazımı da okumadıysanız lütfen onu da okuyun. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz: Hep Karşı Taraf Aptal, Hep Biz Akıllıyız. Dünya üzerindeki büyük yıkımların ve acıların sebebi insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen kibri ve büyüklenmesi. Hep bizim yaptıklarımız iyi. Hep karşı taraf kötü. Öldürsek de yaksak yıksak da bizim için hep arkasına sığınacağımız yüce ideallerimiz ve haklı sebeplerimiz var. Öyleyse bu idealleri ve sebepleri sorgulayalım. Çünkü aynı ideal ve sebepler karşı tarafta da var. Sadece biz değil elbette, herkes önce kendini bir sorgulasın.
Bitmeyecek... Asla bitmeyecek.
İnsanda bu kibir, bu büyüklenme, bu hep kendini haklı görme anlayışı bitmedikçe dünya üzerinde ne fakirlik, ne savaşlar ne de yıkımlar bitmeyecek. Ama belki de dostlar... Belki bir gün "Dünya'yı Sevgi Kurtaracak." İnsanı, hayvanı, doğayı sevmekle başlayacak her şey. İnsanın bunu anladığı gün, belki de bu ilk adım olacak.
Konu Resmi: Charles Philippe Larivière'nin yaptığı Montgisard Muharebesi tablosu. 19. yy
İş Dünyası 14.02.2013 6996
Gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi diye bir söz vardır. Belki de buna bir ek yapıp Gençler Dinleyebilseydi demek lazım. İleride 'Keşke' dememek için, hayatı daha güzel yaşayabilmek için, gençlere düşen bir şey var. O da Ustalara Saygı.
Her Telden 13.07.2020 2008
Bu yazının yazıldığı pandemi (salgın) dönemi de Corona virüsü nedeniyle evlere kapandığımız, bir çok iş yerinin kapandığı, açık olanların işlerinin bozulduğu, insanların hem ekonomik hem sağlık kaygılarının arttığı genel olarak mutsuz bir dönemdi. Benim de bu mutsuzluktan payıma epeyce düştüğü bir gün Eğitimci-Yazar Sn. Erhan Ziya Sancar'ın bir yazısına rastladım. Öyle iyi geldi ki benim için tam bir terapi oldu. Size de iyi geleceğini düşündüm. Mutlaka okuyun.
İş Dünyası 08.05.2012 5174
İnsanların cep telefonundan arayıp ta bir teklifte bulunmanın etkili bir pazarlama yöntemi olduğunu hangi şaşkın düşündü bilmiyorum ama ben günde 20 kere çalan telefonumdan tanımadığım bir firmanın call-center´ındaki bayanlar tarafından aranmaktan bıktım. Ya siz?