Hapse mi Girmek İstersiniz Mezara mı?
Başlığın iç karartıcı olduğunun farkındayım ama belki bir gün sizin veya ailenizden bir kişinin hayatını kurtarabilecek önemli bir konuya parmak basmak istiyorum. Toplumun giderek şuurunu yitirmesi ve psikopatlaşması üzerine bir yazı bu.
Sizin yaşadığınız yerde durumlar nasıl bilmem ama biz İstanbul'da yaşayanlar artık neredeyse kelle koltukta gezer olduk. Her an psikopat bir komşu veya trafikteyseniz şuursuz bir sürücü tehlikesi ile karşı karşıyayız. İnsanların eli çok çabuk silaha gider oldu. Kavga dövüş, hakaret ise hak getire.
Gün geçmiyor ki gazetelerde vahşet ve cinayet haberleri olmasın. İşte daha bugün bu yazıyı yazarken bakıyorum da İstanbul Sarıyer'de Y.Ö isimli kadın, eşinin gözleri önünde kayın pederi tarafından kurşunlanarak öldürülmüş. Cinayeti işleyen kişinin ise psikolojisinin bozuk olduğu, evini ateşe vermeye çalıştığı ve sık sık kavga çıkardığı belirtiliyor.
Yine bugün 7 aylık bir yavru kedinin ön bacaklarının kökünden kesilip yol kenarına bırakıldığını görüyoruz. Bu tip vakalar saymakla bitmiyor.
Trafikteki Psikopatlar
İstanbul Anadolu yakasında, Avrupa yakasına geliş yönünde trafikte bir araç sürücüsü diğeriyle küçük bir sürtüşme yaşıyor. Araç içinden birbirlerine el kol hareketleri yapıyorlar. Olay yatışmış gibi görünüyor ancak o da ne. Sürücülerden bir tanesi bu küçücük olayı bile içine sindiremiyor ve birkaç kilometre ileride aracını durduruyor. Arkadaki aracı bekliyor ve silahını çekip o aracın sürücüsünü öldürüyor.
Bir başka örnek haber: Audi marka otomobiliyle Ankara'dan İstanbul'a giden doktor B.T., yol boyunca başka bir otomobilin sürücüsü E.B ile yarıştı ve birbirlerini solladı. İkisi de sinirlenen B.T ile E.B, işaretleşerek araçlarını emniyet şeridine çekti ve araçlarından inip tartışmaya başladı. Tartışma büyüyüp kavgaya dönüşürken, iki sürücü birbirine girdi. Boğuşma sırasında B.T'nin yere düşen tabancasını alan E.B. tetiği çekerek onu vurdu.
Trafikteki Araçlarda Haydar'lar.
Artık hemen her araçta el altında sopa, demir, bıçak veya mümkünse silah bulunduruluyor. Sopa ve demirlerin adına Haydar deniyor. Artık hemen herkesin bir Haydar'ı var. Koruyucu. Trafikte ne olur ne olmaz diye elinin altında bulundurduğu yakın arkadaşı. Tedbirin diğer adı. Sizin arabada da Haydar var mı?
Psikopat Komşular
Otopark yüzünden tartıştığı komşusunu vurdu. Kadın kavgasına erkekler de karıştı, sonu kanlı bitti. Gürültü yaptıkları gerekçesi ile tartıştığı komşusunu vurdu. Bu başlıklar tanıdık geliyor değil mi.
Daha iki gün önce başıma gelen bir olayı anlatayım. Günlerden Pazartesi. Pazar günleri evin önünde semt pazarı kurulduğundan arabamı evin arka tarafına bırakıyorum. Evden çıktım işe gideceğim. Arabaya bindiğimde, bizim evin arka tarafında oturan 30-35 yaşlarındaki komşu önümü kesiyor. Bağırmaya ve küfür etmeye başlıyor. Ne olduğunu anlamıyorum ve araçtan iniyorum. Yanıma gelip bağırmaya devam ediyor. Sen bana sürekli kötü konuşuyorsun diyor. Şimdiye kadar hiç konuşmadığım bir adamla nasıl kötü konuşmuş olabileceğimi düşünüyorum. Bunda bir yanlışlık olmalı. Sonra bizim evin altındaki dükkanı gösteriyor ve burayı 15 tane serseriye verdiniz tüm huzurumuzu bozdunuz diye bağırıyor. Bunda da bir yanlışlık olmalı. Çünkü orayı sadece bir kişiye verdik ve o da evli barklı ve benim bildiğim kimseye zararı olmayan bir oto tamir ustasıydı. Bağırmaya ve tehditlere devam ediyor. Çileden çıkmış durumda. Alttan alıyorum ve "Kardeşim bak bağırmayı bırak da ne olduğunu anlat" diyorum. Bana kardeşim demeee diye bağırıyor ve ardından ekliyor. "Anam avradım olsun seni öldüreceğim. Aylardır kin yaptım ben sana, şimdi seni öldüreceğim" diye bağırıyor. Haydi çattık mı belaya. Hızlı hızlı bir yerlere gidiyor ve giderken de bağırıyor "arabadan silahı alıp geliyorum bekle sen". Öfkelenmiş, akıl gitmiş, şuur gitmiş, ne doğru dürüst ne dediği anlaşılıyor ne de beni dinliyor. Beklemek mi lazım yoksa oracıkta boynunu kırıvermek mi? Hapisi mi seçmek lazım yoksa mezarı mı? Saniyeler içinde karar vermek lazım. Çünkü konuşulacak anlaşılacak gibi değil. Allah muhafaza durduk yerde içine düştüğümüz duruma bak. Neyse ki eli boş geliyor. Bu arada çevreden başka komşular geliyor. Yine alttan alıyorum. "Bak komşum beni dinlemiyor ve sürekli bağırıyorsun belli ki bir şeye sinirlenmişsin. Ama ne olduğunu ben bilmiyorum anlat ve sonra da beni dinle konuşalım" diyorum. Mesele şuymuş. Bizim kiracıya oto tamir için gelen müşterilerden bazıları kafasını kaldırdığı zaman bunun evi tam karşıda olduğundan oraya bakıyorlarmış. Bunun karısı falan balkona çıkamaz olmuş. O da bana haber göndermiş birisiyle. Bak o dükkana gelen gidenden dolayı bizim apartmandaki hanımlar balkona çıkamaz oldu demiş. Ben de cevap olarak "beni ilgilendirmez, ben onun keyfine göre kiracı bulacak değilim" demişim. Yahu ne bana gelip böyle bir şey diyen var ne de benim böyle bir cevap verdiğim var. Üstelik madem böyle bir rahatsızlığın var,neden aracı kullanıyorsun da kendin gelip söylemiyorsun. "Ben psikopatım, ben asabiyim, ben pire için yorgan yakarım" diyor.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ya sizin de başınıza gelmiştir veya her gün gazetelere şöyle bir bakmanız yeterli. Daha birkaç ay önce İstanbul Şirinevler'de bir yakınımızın başına gelen olay gibi. Doğum günü kutlaması var. Davetlilerden birisi eşini ve kızını arabasıyla doğum günü partisine bırakıp gidecek. Partinin olduğu evin altına arabasını bırakırken yan taraftan bir dükkan sahibi çıkıp buraya arabanı bırakma diyor. O da "arabamı bırakmıyorum, eşimi ve kızımı bırakıp hemen çıkıyorum" diyor. Dediği gibi de eşiyle kızını yukarı bırakıp çıkıyor. Arabasına binecekken yandaki dükkan sahibi ateş etmeye başlıyor. Adamcağız oracıkta ölüyor.
Memleketimiz olan Denizli'de dayım ve yengemler var. Yengemin erkek kardeşi Ömer aynı zamanda çocukluk arkadaşım. Yıllar evvel Almanya'ya taşındılar. Geçtiğimiz Ramazan bayramında Ömer'in 14 yaşındaki oğlu Okan'ı bir komşu kavgası sonucu kaybettik. Allah anasına babasına büyük sabır versin, özene bezene büyüttüğün, öpüp kokladığın biricik evladını bir anlık öfkenin sebep olduğu şuursuz bir komşu yüzünden kaybetmek ne demek. Bu nasıl bir acıdır. Allah kimseye vermesin. Ramazan mübarek gün. Okan diyor ki, "Baba, babannemler dedemler yaşlandı, bu bayramı birlikte geçirelim, Türkiye'ye gidelim." Tamam diyor babası da ve büyük sevinçle ailecek bayram yapmaya Türkiye'ye geliyorlar. Kader'in O'nu ölüme çağırdığını ne bilsin. Bayram sabahı, bayramlaşılıyor kucaklaşılıyor. Birkaç saat sonra ne olacağı belli değil. Sonra o kara saatler gelip çatıyor. Karşı komşu ile Okan'ın amcası arasında bir tartışma başlıyor. Tartışma küfürleşmeye dönüyor. Okan araya giriyor. Amcasına dönüp "Amca mübarek gündeyiz gir içeri küfürleşmeyin" diye yatıştırmaya çalışıyor. Komşu ise öfkeli. Evden çifteyi alıyor ve bir fişek amcaya bir tanesini de Okan'cığa sıkıyor. Amca ağır yaralı, Okan orada vefat ediyor. Ben haberi aldığımda bayram nedeniyle Altınoluk'da annemlerdeydim. Günlerce üzüldüm ve bunu aklımdan çıkartamadım çünkü aklım ve vicdanım kabul edemiyordu. Ben böyle olduysam anne ve babasını düşünemem. Allah sabır versin. Bir can gitti, iki eve ateş düştü. Bir hapise ve biri mezara. Çok yazık çok.
Bu olayları gördükçe, yaşadıkça, okudukça, nasıl bir dünyada yaşıyoruz Ya Rabbi diyorum. İnsanlar neden böyle zalim oldu. Kimsede hoş görü kalmamış. Namertlik diz boyu. Kavgada bile olsan ,hani silahsız adama silah çekilmezdi, bir kişiye birkaç kişi saldırılmazdı. Komşu komşuya emanetti. İnsanlar ortalıkta patlamaya hazır bomba gibi dolaşıyor. Nedir insanları bu hale getiren? Kocasının yanında gelinine kurşun sıkan kayın pederin, 7 aylık yavru kedinin bacakları kesenin, komşusunun yolunu kesenin, silah çekenin, trafikte yarışa girenin, makas yapanın, olmadı çekip vuranın derdi ne Ya Rabbi? Nedir bu birbirimize tahammülsüzlük, nedir bu şuursuzluk? Akıl nerede, vicdan nerelere kayboldu? Allah korkusu da mı kalmadı?
Ben bunları başta eğitimsizlik, maçoluk kültürü, cezaların caydırıcı olmaması ve medya etkisine bağlıyorum. Yazıyı uzatmamak için burada sorunu ortaya koydum. Sebepleri ve benim aklıma gelen çözümleri ise bir sonraki yazıma bırakıyorum. Belki bir gün bizim, sizin veya sevdiklerinizin canının yanmaması ve evlerimize ateş düşmemesi için üzerinde düşünülmesi gereken bir konu değil mi?