logo
Her Telden   06.02.2022   1051

Başıma Gelen İbretlik Bir Olay. Gerçekten Rızkı Veren Allah!

Bu Yazıyı Paylaş:

Allah, ilmi isteyene, rızkı istediğine verirmiş...

10 yıl kadar önceydi. O sıralar e-ticaret sektörü şimdiki gibi bir iki firmanın eline kalmamıştı ve sektörde birçok site vardı. Ben de başta ilk sitem olan GununFirsati.com olmak üzere 5 tane siteyi işletiyordum. 2002 yılında ilk sitemi kurduğumda ASP ile kendim kodlamıştım. Sonra işler büyüdü ve ben alım satım işlerinden kodlama işlerine zaman ayıramaz oldum. Sitelere çeşitli ekleme ve değişiklikler lazım olunca dışarıdan bir firmadan kodlama hizmetini almaya başladım. (Outsourcing) Ancak sadece birkaç saat alacak küçük bir ekleme için bile haftalar sonrasına gün veriyorlar ve fahiş fiyatlar istiyorlardı. Sitelerde yapmak istediğim çok şey vardı ve bunları dışarıya yaptırmak çok pahalıya çıkacağından ilk zamanlarda olduğu gibi oturup kendim kodlamaya karar verdim.

Programlama dili olarak ASP yerine PHP, veri tabanı olarak da Access yerine de MySQL’e geçmek istedim ve bunların kitaplarını alıp çalışmaya başladım. HTML yerine XHTML ve yanına da XML ve tasarım kısmında da eskiden olan tablo (table) formatında tasarım yerine CSS derken yeni versiyon tasarım ve kodlamanın içinde buldum kendimi. Gel gelelim işlerimin yoğun ve satışların çok hızlı olduğu o yıllarda bu işe yeterince konsantre olamıyor ve aslında basit olan birçok şeyi anlamadığımı ve yapamadığımı fark ediyordum. Kitapta yazılanlar bana bakıyor, ben onlara bakıyorum ama bir türlü anlayamıyorum. Bunun üzerine yazımın başında belirttiğim cümle aklıma geldi.

Allah, ilmi isteyene, rızkı istediğine verirmiş...


Yine programlama kitaplarına daldığım ancak anlayamamaktan daraldığım bir anda can-ı gönülden şu duayı ettim. “Allah’ım, sen ilmi isteyene rızkı ise istediğine verirmişsin. Bak ben bu programlama konusunu anlamaya çalışıyorum ancak bir türlü yapamıyorum. Bana bunun ilmini ver.” Bu duayı ederken gönlümden ve aklımdan geçen ise şuydu. “Sen bana ilmi ver, ben bu ilimle zaten paramı kazanırım, yani rızk için seni de rahatsız etmem” gibilerinden. Ne de olsa bu ilim bende olunca ben paranın a... neyse.

Sonraki gün, o koskoca tuğla kalınlığındaki programlama kitaplarının başına tekrar oturdum. Bir de ne göreyim! Bir gün önce kafama girmeyen, karmakarışık gelen o kodlama dünyası birden aydınlanıverdi. En zorlandığım alışveriş sepeti yapma konusunda bile hızla ilerliyorum. Yüzlerce sayfalık kitabın kodlarını su gibi içiyorum. Daha birkaç gün önce asla anlayamam dediğim fonksiyonları, döngüleri, karışık kodları ilmek ilmek örer hale gelmişim. Yaşasın! Artık beynimdeki perde kalktı ve Formula 1 pilotu hızında öğreniyorum ben bu işi.

Yaklaşık 1 yıl boyunca sürekli programlama çalıştım ve öğrendiklerimi de sitelerimde uygulamaya başladım. O yıllarda Google iyice güçlenmiş ve insanlar internette bir şey ararken mutlaka Google arama çubuğunu kullanır olmuşlardı. Microsoft’un Internet Explorer’ı yerine Google Chrome kullanımı arttı ve yaygınlaştı. Tarayıcı olarak yaygınlaşması ve Chrome’un adres çubuğunun aynı zamanda Google arama çubuğu fonksiyonu olmasına ek olarak akıllı telefonların da hayatımıza iyice girmesi ve onların da default arama motoru olarak kullanmasıyla Google’da ilk sıralara çıkmak hayati önemde olmaya başlamıştı. Google ise, hangi ürünü ararsanız arayın hep büyük e-ticaret sitelerini ilk sayfada gösteriyor bizimkileri ise gerilere atıyordu. Büyükler daha da büyürken biz gittikçe küçülüyorduk. Bu konuda 2015 yılında bir blog yazısı yazmıştım bu yazımı bitirdikten sonra isterseniz burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.

Yıllar içinde kurup büyüttüğümüz sitelerde artık çok az satış oluyordu ve sektör hızla büyüklerin eline geçiyordu. Milyonlarca dolar yatırım alan e-ticaret siteleri korkunç reklam bütçeleriyle sektörü domine etmeye başlamışlardı. Büyük yatırımcıların desteklediği Trendyol, Güney Afrika’lı dev Naspers’ın on milyonlarca dolar gömdüğü Markafoni, Avrupa’nın en önde gelen perakende gruplarından Otto’nun Türkiye’deki yatırımı Limango gibi private shoplar, Hepsiburada gibi arkasında Doğan grubunun olduğu bir başka dev ve buna ek olarak Türkiye’nin en büyük sanayi gruplarından olan Sabancı’nın Kliksa’sı, Ebay tarafından 250.000.000 dolardan fazlaya satın alınan Gittigidiyor’un sahnede olduğu devler ligi kurulmuştu ve bu oyunda bizim gibi küçük oyunculara yer yoktu.

Artık devlerin olduğu bu arenada küçük bir oyuncu olmak, silinip gitmek demekti. Bu yeni oyun planında onlara rakip olarak mal satmaya çalışmak yerine onlara mal satmanın daha iyi olacağını düşündüm. Perakendeci şapkamı bırakıp tedarikçi olmak daha iyi olacaktı. Böylece büyük internet sitelerine mal tedariği yapacak olan OnlineBayi.com’u kurdum. Programcılık bilgim de bu konuda bana çok faydalı olacaktı. Aşağıda anlatacağım projeyi geliştirdim, umarım sıkılmadınız lütfen okumaya devam edin heyecanlı kısımlar geliyor.

İthalat cenneti olan ülkemizde oyuncaktan spor malzemelerine kadar internette satılan hemen her şey ithal ediliyordu. Bunların büyük bir kısmı da Tahtakale, Mercan, İstoç gibi yerlerde mukim esnaftı. Bunların pek çoğu internet sitelerine nasıl mal verilir bilmiyorlardı. İnternet siteleri geleneksel olarak stok tutmazlardı. Ürünü sitede satışa açarlar, ürüne sipariş gelir ve sonra o ürünü tedarik ederlerdi. (Şimdilerde online pazar yerleri sayesinde bu değişti ben o yıllardan bahsediyorum.) Ayrıca e-ticaret siteleri bir ürünü satışa açmak için o ürüne ait çok güzel çekilmiş en az 3-4 ürün resmine ihtiyaç duyarlar. Kaliteli ürün resimlerinin yanında, ürün özelliklerinin çok geniş ve iyi anlatılması da ürünün satış başarısında o kadar etkilidir. Ürünün ölçülerinin, kargo desi parametresinin de doğru olarak belirtilmesi gerekir ki bu da her ürünü ölçmeniz demektir. Ben zaten uzun yıllardır e-ticaret sitesi işletmecisi olduğum için bu büyüklerin de tedarikçilerinden ne beklediğini çok iyi biliyordum.

Şöyle düşünün, sizin Hepsiburada gibi dev bir e-ticaret siteniz var ve sitenizde uzaktan kumandalı oyuncak araba satmak istiyorsunuz. (Sizin sitenize Sizinsite.com) diyelim. Ama stok tutmak istemiyorsunuz. Ürünü de Oyuncak İthalat adındaki firmadan alıyor olalım. (Tedarikçi firmamızın adı Oyuncak İthalat olsun.) Şimdi bu Oyuncak İthalat firması bu uzaktan kumandalı arabaları koli bazında satıyor. Tek tek satmıyor. Kolinin içi de 24’lü. Yani koli içinde 24 tane uzaktan kumandalı araba var. Fakat o da ne? Bu kolinin içindeki oyuncak arabaların 6 tanesi kırmızı, 5 tanesi sarı, 5 tanesi siyah, 4 tanesi yeşil ve 4 tanesi de mavi renkte. Üstelik ithalatçı firma koli bazında satış yaptığı için bütün arabaların barkodu aynı. Kırmızının da barkodu aynı, yeşilin de barkodu aynı. Peki siz bu arabaları nasıl satışa açacaksınız? Bir kere yeşilin ayrı barkodu olmalı, kırmızının ayrı barkodu olmalı. Ayrıca kırmızının resmini koyup da, bunu satın alan müşteriye yeşil olanını gönderemezsiniz. Kırmızı arabanın 3-4 ayrı açıdan çekilmiş resmine, yeşil olanın da 3-4 ayrı açıdan çekilmiş resmine ihtiyacınız var. Anladınız mı? O halde devam edelim...

Yukarıdakine ek olarak bir de stok bildirimi sorunu var. Oyuncak İthalat firması stoklarını koli bazında tutuyor. Halbuki Sizinsite satış geldikçe tek tek almak istiyor. O zaman Oyuncak İthalat firması size hangi renkten elinde kaç adet olduğunu düzenli olarak bildirmeli. Oyuncak İthalat firması koliyi açtı ve tek tek satışa başladı diyelim. Kırmızı olandan 2 adet satıldı, siyah olandan da 3 adet satıldı. Firmada kırmızı olanın stoğu 4’e siyah olanın ise 2’ye düştü. Ama Oyuncak İthalat firması sadece size satış yapmıyor ki. Bir başka site de 2 tane siyah sattı ve kolideki siyah arabalar bitti. Bu durumda Oyuncak İthalat firması sürekli olarak Sizinsite’nin oyuncak satın alma birimine mail mi atacak? Şu renk geldi tekrar satışa açın, şu renk bitti bunu satışa kapatın. Sadece bir koli oyuncak arabada bu durum peki ya yüzlerce çeşit ürün ve binlerce asortide bu işler nasıl yönetilecek? Ana işi oyuncak ithalatı olan ve koli bazında satış yapan bu firma kendi bünyesinde bu ürünlerin fotoğrafını çekmek, ürün özelliklerini yazmak, stoğu sürekli olarak takip edip yüzlerce üründeki adetsel stok değişimlerini onlarca internet sitesine tek tek bildirmek gibi işlerin altından nasıl kalkacak? Bunun için bünyesine programcı mı alacak? Fotoğrafçı mı alacak? İşte burada çözüm sunmak üzere OnlineBayi projesini geliştirdim ve bunu yapmada programcılık bilgim çok işe yaradı.

OnlineBayi projesi hızla büyüdü. Büyük sitelerin vaz geçilmez tedarikçisi olmuştuk. Yaklaşık 2000 ürünü e-ticaret piyasasına OnlineBayi projem veriyordu. Hiçbir büyük internet sitesi buna hayır diyemezdi. Çünkü iş yerimde bir katı fotoğraf stüdyosuna dönüştürmüştüm ve ürünlerin harika fotoğraflarını çekiyorduk. Ürün özellikleri, ürün ölçüleri fevkalade güzel bir şekilde bizimle çalışan büyük e-ticaret sitelerine servis ediliyordu. Üstelik işin en can alıcı noktası da her ürünün her asortisine ayrı barkod verip adetsel stok takibi otomasyonu ve entegrasyonunu da devreye sokmuştum. Bu şu demek. Bizim OnlineBayi’nin stokları adetsel olarak tutuluyor ve ürün tedariği yaptığım bütün sitelerle entegre çalışıyor. O sitelerin her birinin kendi ayrı veri tabanları var. Fakat benim için sorun değil. Programlama bilgim sayesinde XML veya API servisleriyle onların ilgili kategorilerinde ürünü satışa açıp kapatabiliyorum. Ürünleri kendi depomuza çekiyoruz ve tüm o siteler için asorti bazında adetsel stok tutuyoruz. Bizde bir ürün bitti mi? Bir düğmeye basıyorum tüm o büyük sitelerde o ürün satışa kapanıyor. Yeni bir ürün mü geldi? Bir düğmeye basıyorum o ürün 22 tane Türkiye’nin en büyük internet sitesinde hem de ilgili kategoride şak diye satışa açılıyor. Süper bir iş değil mi? İşte hani demiştim ya ben ilmi istersem ve ilim bana verilirse ben zaten o ilimle paramı da kazanırım diye. Haa o iş öyle değil işte. Okumaya devam ediniz.

Bu iş öyle güzel bir hale gelmişti ki ürününü o internet sitelerinde satışa açtırmak isteyen ithalatçı bana geliyor. Hani o büyük sitelerin burnundan kıl aldırmayan satın alma yöneticileriyle uğraşmak yerine bana geliyorlar ve ben onların ürünlerini Türkiye’nin en büyük 22 sitesinde birden satışa açtırıveriyorum. E-ticaret siteleri de mal almak için bana geliyorlar, çünkü bende (stoğumda) binlerce ürün var ve onları hiç uğraştırmadan armut piş ağzıma düş şeklinde satış yaptırıp para kazandırıyorum onlara. Benle çalışmaktan hem ithalatçı memnun hem de o siteler memnun. Eee tabi ben de memnunum. Şimdilik...

Kimlere tedarik yapıyorum?
Kimler yok ki?
O sıralar henüz online pazar yeri haline gelmemiş olan Trendyol ve Hepsiburada başta. Bakın bu şu demek. Henüz online pazar yeri haline gelmemiş olan Trendyol ve Hepsiburada’da o malın tek tedarikçisi benim. Yani orada satılan o mal bir tek benden alınabiliyor. Örnek olarak Intex markalı deniz ürünlerini ben veriyorum. Yaz geliyor ve Intex deniz ürünlerini ister Trendyol satsın ister Hepsiburada satsın isterse Kliksa satsın gelip benden alıyor. Çünkü benim dışımda kimse böyle bir hizmeti veremiyor, ayrıca o markayla benim anlaşmam var. Internet kanalı benim. Anlayabiliyor musunuz? Yaz boyunca o sitelerde satılacak olan bütün deniz ürünleri benden alınacak. Rakip yok.

Bunun gibi Kanz markalı oyuncakları e-ticaret piyasasına sadece ben veriyorum. Alman’ların Börner markalı mutfak ürünlerini ben veriyorum, İtalyan’ların Marcato markalı makarna makinelerini ben veriyorum, sonbahar geliyor Yağmur Çizmesi veriyorum. Hatta Afyon’daki 100 senelik tarihi bir Türk markasının kaymaklı lokumlarını bile e-ticaret piyasasına ben veriyorum. Böyle 2000 civarında ürün var. Lokumu bile ben veriyorum, ne tatlı iş değil mi?

Meşhur Titanik gemisi için “Bunu Tanrı bile batıramaz” demişlerdi de daha ilk seyahatinde buz dağına çarpıp batmıştı ya. Bunu bir kenara yazalım ve cebimize koyalım. O yıllarda çalışma arkadaşım olan Özer’e demiştim ki. “Yahu Özer, öyle bir iş kurduk ki bu işin batması için bu mal verdiğimiz büyük sitelerin hepsinin kapanması lazım veya üçüncü dünya savaşı gibi bir şey çıkması lazım.” Haşa tabi ki Titanik gibi “bunu Tanrı bile batıramaz” demedim. Rabbime çok şükür ki demedim. Ama sanırım yine de büyük konuştum ve çok içtenlikle bundan pişmanım.

İki seneden fazla bu sultanlık devam etti. İş hızla büyüdü. Sonra felaket haberleri çok kısa bir süre içinde tek tek gelmeye ve ibre terse dönmeye başladı.

Markafoni, Limango ve 1V1Y gibi private shoplar birbiri ardına kapandı.
Teknoloji mağazaları ile ünlü Gold Teknoloji grubunun Hizlial.com sitesine mal veriyordum. Onlar da kapandı. Hatta verdiğim malların parası da gitti. Battıkları için malların parasını da alamadım.
Tedarikçisi olduğum Annelutfen.com adlı site 2015 yılının en hızlı yükselen sitesi idi. 47 tane yatırımcıdan milyonlarca yatırım almıştı ve online bebek ürünleri piyasasında hızla büyüyordu. Benden aldıkları malların parasını dahi ödeyemeden kapandı gitti.
Kliksa’ya da mal veriyordum. Koskoca Sabancı’lar var arkasında. Onlar da kapattı. Onlarda param kalmadı çok şükür. Yine anne-çocuk piyasasında private shop olarak faaliyet gösteren Unnado vardı mal verdiğim. Onlar da kapandı. İstanbul Bilişim’e mal veriyordum. Onlar da gitti. Neyse ki elimde iki büyükler Trendyol ve Hepsiburada vardı. Önce Hepsiburada Online Pazaryeri sistemine geçti. Sonra Trendyol’da bu sisteme geçti. Bu benim için şu demekti. Samet, oğlum bundan sonra senin onlara sattığın malı orada herkes satabilecek... Ve öyle de oldu. Artık o malları sadece ben satmıyordum ve hatta benim resmini çekip özene bezene ürün açıklamalarını yazdığım ürünlerin altına onlarca satıcı giriyor ve benim emek verip resim ve özelliklerini yazdığım binlerce üründe benden düşük fiyata satış yapıyorlardı. Kıran kırana bir rekabet başlamıştı ve artık 100 liralık ürünler 1 liralık karlarla satılır olmuştu. Bilen bilmeyen, çocuk çocuk herkes buralarda satıcı oldu. “Ben hiç satamayacağıma 1 lira kar olsun benim olsun” anlayışıyla birbirleriyle yarışırcasına fiyat kırdılar. Her şey alt üst oldu.

Sadece tedarik yaptığım yerlerde bu olumsuzluklar olmadı. Benim mal aldığım yerlerde de oldu. Mesela Börner’in Almanya’daki sahibi öldü. Firma yeni birine satıldı. O yeni biri Türkiye’de ben kendim satacağım dedi ve bize malı kesti. Kanz oyuncaklarını e-ticaret piyasasına ben veriyordum. Yeni karar aldılar ve kendileri vermeye başladılar. Bir de buradan darbe yedim. Haa darbe demişken 2016’da bir de darbe girişimi oldu ve her şey iyice ters düz oldu. Dolar kuru aniden arttı. Dolar düşükken mal tedarik edenler dolar yüksekken mal tedarik edenlerin canına okudu.

Şaka gibi her gün bir başka kötü haber geliyor, hemen her hafta mal verdiğim bir sitenin daha kapandığı veya battığı haberini alıyordum. En nihayetinde ortada mal verebileceğim site de kalmayınca bu projeyi durdurdum. Alan adı bende ama şimdilik rafa kalktı.

- “Rabbim”, dedim.
- “Gerçekten ve samimiyetle pişmanım. Gerçekten de sen ilmi isteyene, rızkı ise istediğine veriyormuşsun ve ilmi bana verirsen ben zaten rızkı kazanırım diye bir şey yokmuş.”

Şimdilerde, zenginliğiyle övünüp bunun hikmetini kendinde görenlere sadece gülüp geçiyorum.

Ben büyük konuşmuştum, dersimi aldım.
Şimdi inançsız kimseler bunu asla kabul etmeyeceklerdir.
Tesadüfler silsilesi diyeceklerdir.
Bilime aykırı diyeceklerdir. Olabilir de.
Ama yaşadıklarımı ve içimden geçenleri böyle yazmak istedim.
Bu benim bloğum...
Bu benim imtihanım...

Sevgiyle kalın!

Bunları Okudunuz mu?
IrfanView İle Resim Dosyalarınızı Toplu Olarak Düzenleme ve Değiştirme

IrfanView İle Resim Dosyalarınızı Toplu Olarak Düzenleme ve Değiştirme

E-ticaret   16.03.2021   3421

Bir önceki yazımda IrfanView programını kullanarak bir tek resim dosyasında düzenlemelerin nasıl yapılacağını göstermiştim. Bu yazımda ise toplu olarak resim dosyalarınızı nasıl düzenleyip değiştirebileceğinizi göstereceğim.

IrfanView Resimlerinizi Düzenlemek İçin Çok Güzel Bir Program. Irfanview Programı Nasıl Kullanılır? Detaylı Açıklama

IrfanView Resimlerinizi Düzenlemek İçin Çok Güzel Bir Program. Irfanview Programı Nasıl Kullanılır? Detaylı Açıklama

E-ticaret   09.03.2021   3866

Uzun yıllardır resimlerimi düzenlemek (edit) fazlalıklarını kırpmak (crop) web sitelerim için arka planı beyazlaştırıp resmi kare içine almak (canvas) ve çözünürlüğünü ayarlayarak kaydetmek (resulation and save) gibi işler için vazgeçemediğim program IrfanView resim görüntüleme ve düzenleme programıdır. Irfan Skiljan Bosna'lı bir yazılımcı kardeşimiz ve program da adını yazılımcısından alıyor. İrfan Avusturya Viyana'da okumuş ve Bosna'da yazılım işleri yapıyor. Ben de yıllardır kullandığım bu programı sizlere tanıtarak hem Irfan'a destek olmak hem de sizin resimlerle ilgili pek çok işinizi süper kolaylaştıracak bu programın nasıl kullanıldığını göstermek istiyorum.

Köprülü Kanyon Nasıl Bir Yer?

Köprülü Kanyon Nasıl Bir Yer?

Seyahat   16.11.2021   1228

Antalya Köprülü Kanyon, doğanın muhteşem güzelliklerini bizlere cömertçe sunduğu, kilometrelerce uzanan kanyon boyunca nerede durursanız durun tablo görünümünde manzaralar izleyebileceğiniz ve fotoğraflarını çekebileceğiniz şahane bir yer.

rızık, imtihan, ilim, e-ticaret, iş dünyası, onlinebayi, ibretlik hikayeler, yaşanmış hikayeler, dini hikayeler, yaşanmış dini hikayeler, dini öyküler,

Yorumlarınız & Sohbet

Bu İçeriğe Henüz Yorum Eklenmemiş. İlk yorum yazan siz olun.

Yorum Yazabilirsiniz

Karakter  Kaldı

Yeniliklerden Haberdar Olabilirsiniz!

Gizlilik ve Çerezler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik ve Çerez politikalarımızı inceleyebilirsiniz.