logo
Her Telden   30.04.2021   2024

Gelecekte Evlilikler ve Aile Kurumu Nasıl Olacak?

Bu Yazıyı Paylaş:

Bir Yastıkta Kırk Yıl Tarihe mi Karışıyor? başlıklı geçen yazımızda gelişen teknolojilerin ve hızlı tüketimin evlilik ve ilişkileri nasıl etkileyebileceğine dikkat çekmiş ve Her Şeyi Bu Kadar Çabuk Tüketen Yeni Kuşaklar Bir Tek Eş İle Bir Ömür Geçirebilir mi? sorusunu sormuştuk. Bu devam yazımızda bugünü izleyerek gelecekteki evlilik ve aile kurumu hakkında öngörülerde bulunalım.

Eşinizle veya sevgilinizle nasıl tanıştınız? Toplumun büyük kısmı buna şu şekilde cevap verecektir: Okulda, iş yerinde, mahallemizde veya yakın çevremizde, arkadaş veya akrabalarım vasıtasıyla, tatilde, cafe veya barda...

Boxer dergisinde okuduğuma göre Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre internetten tanışıp bir ilişki yaşamaya başlayanların oranı %40 olmuş. Bu oranın önümüzdeki on yılda %60 sonrakinde %80'lere varacağını görürsek hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.

Meksika'da evlilikler artık süreli hale gelmiş. Hani bizde evlenirsin de boşanana kadar evli kalırsın ya artık öyle değil. Evlilik sözleşmesi 2 yıl sürüyor. 2 yılın sonunda eşlerin her ikisi de evliliğin devam etmesini istiyorsa o zaman uzatıyorlar, istemiyorlarsa evlilik kendiliğinden sona eriyor. Sanırım boşanma davalarının sayısını düşürmenin en iyi yollarından birini bulmuşlar.

Gerçekten de ilişkinin ilk zamanları ve flört devresi tadından yenmez bir evredir. Her iki taraf da birbirine aşk, sevgi ve saygı doludur. Birbirleriyle olacakları zamanı iple çekerler. Kişisel bakım ve temizliğe çok dikkat ederler. En iyi görünecekleri giysileri seçerek buluşurlar. Güzel yerlere gidilir, güzel yerlerde yenir içilir. Canım, bebeğim, cicim ve nice tatlı sözler ve jestler. Evlilikle birlikte yavaş yavaş ödüllerin çok olduğu bu evreden bedellerin çok olduğu bir evreye geçilir. Flört dönemi ve evliliğin ilk aylarına bizde cicim ayları denmesi boşuna değildir. Eşlerin her ikisi de birbiriyle olacağı, birlikte vakit geçireceği zamanı iple çekerler. Zaman geçer, büyü bozulur. Birbirine tahammülü kalmamış insanlara dönüşürler. Rahmetli filozof anannem bu süreci Önce göt göte, sonra git öte şeklinde tabir ederdi.

Evlilikle birlikte artık birbirinizi her gün görürsünüz. Üstelik flört zamanındaki gibi en güzel haliyle değil en kötü halleriyle. Sabah yataktan kalkarken saç baş dağınık, ağız kokusu bir yandan, hele eşiniz horluyor veya bol bol yelleniyorsa işte ödüller yerine bedeller başladı bile. Gerçekten de flört zamanını düşünüp evlilikte de öyle olacağını sanan bir çok çift sonradan hayal kırıklığına uğruyor. "Sen eskiden şöyle yapardın şimdi böylesin" tartışmaları uzayıp gidiyor. Halbuki bu hayatın doğasında var.

Sizi boğazda bir yalıya alalım ve artık orada yaşamaya başlayın. Her sabah uyandığınızda boğazın o muhteşem manzarası sizi karşılıyor. Bir zaman sonra o manzara sizi ilk günlerdeki gibi etkilemeyecektir ve sıradanlaşacaktır. İşte eşinizin güzelliği veya yakışıklılığı da öyle. Bunu doğal ve insana özgü kabul etmek gerek.

Bir insanı flört döneminde tanımakla evlilik içinde tanımak çok farklı şeyler. Meksika'da olduğu gibi insanların birbiriyle evlilik içinde de iki yıl geçirip sonra devam edip etmeyeceklerine karar vermeleri teorik olarak doğru bir yaklaşım gibi görünüyor.

Ben gençlere en azından şunu öneriyorum. Evliliğinizin ilk 2-3 yılında çocuk yapmayın. Bir flört dönemi ve 2-3 yıl da evlilik içinde zaman geçirdikten sonra şunu diyebiliyor musunuz? Evet ben bu adamla veya kadınla anlaşıyorum. Benim için doğru kişi olduğunu düşünüyorum ve onunla halen çok iyi anlaşıyoruz. O yakıcı aşk kalmasa da o içimizi ısıtan sevgi ve saygı devam ediyor ve gelecekte de devam edeceğine inanıyorum. Onunla olmaktan mutluyum. İşte halen böyle düşünüyorsanız o zaman çocuk yapın. Hatta şu konuda da uyarmalıyım. Çocuk olunca bedeller bir kat daha artıyor. Geçim derdi ağırlaşıyor. Özellikle kadınlar için çocuklar hem ilişkiden hem de eşinden daha önemli hale geliyor. Birlikte baş başa geçirilen romantik zamanlar azalıyor. Bunu da düşünerek karar verin. Hayatın doğası böyle ve ben buna katlanırım diyorsanız devam edin. Yoksa o çocukları da mutsuz etmeyin.

Nerede okumuştum şu anda hatırlamıyorum ama şöyleydi; adam diyor ki
- "Eşimden ayrıldım ve çocuğumu okula yazdırırken onun arkadaşları arasında anne-baba ayrı bir çocuk olacağından dolayı üzüntü duydum. Ama biraz zaman geçince gördüm ki sınıfının yarısından çoğunda çocukların anne-babası boşanmış ve ayrılar." İnsan düşünmeden edemiyor. Yeni normalimiz bu mu?

Amerika'da günümüzde bile ilişkilerin %40'ının internetten başladığına değinmiştik. Netflix'teki "Yenilik Tutkusu" filmini izlediniz mi? Filmdeki baş kızımız cep telefonundaki çöpçatan uygulamasına giriyor ve iki tık tıkla bir sürü erkek profiline ön izleme yapıyor. Tipini ve özelliklerini beğendiği birine mesaj yazıyor, mesajı alan da onun profilini inceliyor, birbirlerini uygulamadan beğenip buluşma ayarlıyorlar. Buluştuğu gün öğle saatlerinde ateşli bir sevişme yaşanıyor. Sonra çocuk hiçbir şey olmamış gibi çekip gidiyor. Akşam saatlerinde bu sefer filmdeki baş oğlan aynı çöpçatan uygulamasına giriyor ve o kızın profilini beğenip mesaj yazıyor. Gelen cevapla bir barda buluşmaya karar veriyorlar. Bakıyorlar ki kafalar uyuşuyor "eee nerede sevişiyoruz" muhabbeti başlıyor. Kız "sana bir şey söylemem lazım, ben bugün öğlen başka biriyle beraber oldum, senin için sorun olur mu" diye soruyor. Erkek de hayır sorun olmaz diyor.

Siz "canım filmlerde olur böyle şeyler" mi diyorsunuz? Emin misiniz? Yeni normale alışsanız iyi olur.

Billur Kalkavan, Billur TV adlı Youtube kanalında evlilik terapisinin duayen hocalarından Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur'u konuk ettiği programda "bana göre evlilik kurumu bu çağın insanına hitap etmiyor" demişti. Kendisi de uzun süredir sevgilisiyle evli olmadan mutlu bir yaşam sürdüğünü belirtiyor.

Değerli dostlar, burada doğruyu yanlışı, etik değerleri tartışmıyoruz. Herkesin kendi yaşamı. İki yetişkin insan nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşar. Hiç kimsenin kendi ahlaki görüşlerini bir başkasına dayatmaya hakkı yok. Burada sadece bugünü analiz edip geleceği öngörmeye çalışıyoruz. Siz bu öngörü içinde, kendi aile ve ahlaki yapınız içinde nasıl bir yön çizebileceğinizi daha iyi değerlendirebilirsiniz.

Benim öngörülerime göre yakın gelecekte şunlar olacak.

1. Bekaret kavramı artık bundan 30-40 yıl önceki gibi değil. Rahmetli filozof anannem "siz bu devirde hiç ellenmemişi değil az ellenmişini bulun da dua edin" derdi. Ahlakı ve namusu bacak arasında aramak diye tabir edilerek, bekaret beklentisinde olan veya buna önem veren zihniyet aşağılandı ve bekaret kavramı önemini veya önceliğini yitirdi. Gelecekte önemini daha da yitireceği gibi belli bir yaştan sonra halen bakir veya bakireysen "niye ki senin bir sorunun mu var" denecek. Benden önce başkasıyla oldun mu gibi sorular bizim gençlik dönemimizde vardı. Şimdi böyle sorular sormak ayıp. Gelecek nesiller eşlerinin kendilerinden önce başkalarıyla cinsel deneyim (veya deneyimler) yaşamış olmasını önemsemeyecekler. Önemseyenler şimdi olduğundan daha çok geri kafalı addedilecekler.

2. Over Education denilen çok okuma veya öğrenim hayatının uzun sürmesi de bir etken oldu. Tüm dünyada işsizlik giderek artıyor ve gelişen teknolojiler giderek daha az insana ihtiyaç duyuruyor. Gençler iş bulabilmek için hazırlık sınıfı, çift ana dal, yüksek lisans diye öğrenim hayatlarını giderek uzatıyorlar. Benim kızım 27 yaşına geldi, hala okuyor. Biz 17 yaşında liseyi 21 yaşında üniversiteyi bitirir ve hayata atılırdık. Ortaokul mezunları 15-16'sında, lise mezunları 18'inde, üniversiteliler 20'lerin başında hayata atılırdı. Şimdi 30 yaşında halen okuyan var. Öğrencilik, adeta bir meslek haline geldi. Haliyle evlilik yaşları da uzadı.

Henüz 12-13 yaşlarında ergenliğe geçip kendi cinselliğini keşfe ve karşı cinse ilgiye başlayan insan 25-30 yaşına kadar kimseyle beraber olmadan, cinsellik yaşamadan nasıl olacak? Şimdi bu gençlere "evlenmeden asla" diyebilir miyiz? Desek kim dinler?

3. Kadınların iş hayatına katılımları artarak devam edecek. Kadının ekonomik anlamda özgürleşmesi, evlilik içinde de özgürleşmesini getiriyor. Kadınlar artık ekonomik anlamda erkeğe bağlı değil. Hatta birçok kadın belki sürekli olarak belki de zaman zaman erkeğinden daha fazla kazanıyor. Eskiden kadınlar maddi zaruretten dolayı evliliği sürdürmek zorunda kalırken artık kendi geçimini idame ettirebilecek olduklarından tahammül ve tolerans seviyeleri de düşmüş durumda. Bu da boşanmaların artmasına yol açıyor.

Bizim annelerimiz zamanında kadınların iş yaşamındaki oranı düşüktü. Çoğumuzun annesi ev hanımıydı. Baba işe gider para kazanır, anne evde yemek yapar, bulaşık çamaşır temizlik şeklinde ev işleriyle ilgilenir ve çocuk bakardı. Bu durum kadınlar açısından "karın tokluğuna kölelik ve seks hizmeti" olarak algılandı. Maddi güç erkekte olduğundan ve ataerkil aile yapımız nedeniyle evde kararları erkek veriyor, kadın da uymak zorunda kalıyordu.

Yaşam koşulları ekonomik olarak giderek zorlaşıyor. Kapitalizm insanların önüne sınırsız tüketim olanakları getirdi. Herkes iyi bir evde oturmak istiyor, iyi bir arabası olsun istiyor, çocukları devlet okullarının 70 kişilik sınıflarında değil de el bebek gül bebek ilgi görecekleri özel okullarda okusun istiyor, ayda birkaç kere olsun dışarıda yemek istiyor, tatil yapmak ve değişik yerler görmek istiyor. Elektrik, su, doğalgaz, internet faturalarını ve mutfak masrafını rahatça karşılamak istiyor. Tabi ki bunları evde bir tek kişinin çalışmasıyla karşılamak çok zor. Doğal olarak artık kadının da çalışması gerekiyor.

Eskiden erkek dışarıda çalışıp kadın evde olduğundan yemek yapmak, temizlik, çocuk bakımı gibi ev işleri kadınların görevi olarak görülürdü. Erkekler hem bu işlerden anlamaz hem anlasalar da ellerini sürmezlerdi. Çoğumuzun çocukluğu böyle evlerde geçtiği için bu işleri "kadın işi" olarak gördük. İşte günümüzde pek çok evliliğin yıkılmasına sebep de erkeklerin artık farklı bir dünyada yaşadığımızın farkında olmamaları. Erkeğin yemek yapması, temizliğe yardım etmesi, çocuk bakımında da aktif olması istendiğinde "nasıl yani yaaa" dediklerini duyar gibiyim. Kadınlar ise "- Arkadaş sen çalışıyorsan ben de çalışıyorum, sen bu eve para getiriyorsan ben de getiriyorum, sen işten eve gelip ayaklarını uzatıp televizyon seyredeceksin, ben yemek yapıp önüne getireceğim, çamaşır bulaşık uğraşacağım ha, yok öyle yağma" diyor. E haklı değiller mi? Ey erkekler yeni normale alışsanız iyi olur. Ben kendi adıma zaten oldum olası yemek yapmayı severdim. Bir nevi rehabilite gibi yemek yapmak. Bu vesileyle yemek yükünü eşimin üzerinden aldıkça mutlu oluyorum.

Temizlikte de yardımcı olmak, elektrik süpürgesiyle evin tozunu almak, yer silmek, çamaşır asmak, çocukları parka götürmek veya derslerinde yardımcı olmak yeni normalde erkeğin de görevleri arasında olacak. Müşterek hayatta kadın işi, erkek işi diye ayrım ortadan kalkıyor.

4. Kadınlar için de cinsel mutluluk ön plana çıkacak, buna uyum sağlayan erkekler kalacak diğerleri gidecek. Eski kafalı erkekler için "ben işimi yaparım sonra döner yatarım" dönemi sona eriyor. Kadın, cinsel olarak mutlu değilse gidiyor. Erkekler için "ne alabilirim den çok ne verebilirim" dönemi başlıyor. Erkekler bundan sonra evde de daha temiz ve bakımlı olmak zorundalar. Ön sevişme, kadının haz noktaları, kadınlar yatakta nelerden hoşlanır gibi konularda bol bol internet araması yapıp, kitap okuyup, güvenilir kaynaklardan kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Bu yeni normale de alışsanız iyi olur çünkü eğer kadın yatakta mutlu değilse mutlu edecek başkalarını bulmak da bir akıllı telefona bakar. Tabi ki bu risk kadınlar için de geçerli. O zaman, ileride partnerlerin cinsel doyumu ilişkiyi daha çok etkileyecek ve her iki tarafın da kendini bu alanda da geliştirmesi gerekecek diyebiliriz. Çünkü bundan böyle karşılanmayan cinsel doyum için farklı bir partner bulmak her iki taraf için de çok kolay olacak. Sadece cinsel arkadaş bulmak için hizmet veren yetişkin siteleri giderek artıyor.

5. Evlilik dışı ilişkiler, birlikte yaşamalar ve boşanıp tek başına yaşamak artacak ve bu yaşam tarzı normalleşecek. Burada beni en çok üzen çocukların durumu. Anne babanın ayrı olması çocuklar için büyük bir eksiklik ve hatta travma sebebi. Hiç suçları olmadıkları halde pek çokları anne babalarının ayrılığından kendileri sorumluymuş gibi hissediyorlar. Annede kalsalar babanın eksikliği, babada kalsalar annenin. Hep bir tarafları eksikmiş duygusu. Ama şu var ki hem bir önceki yazımı hem de bu yazımı okuduklarında görecekler ki işte tüm bu sebepler ve sosyal hayatın girdiği evrimsel dönüşümle, muhtemelen kendileri de ayrılmadan bir kişiyle aynı yastıkta kırk yıl yaşayamayacaklar. Belki o zaman anne babalarının neden ayrıldığını daha iyi anlayabilecekler. Belki de şu anda içinde bulunduğumuz dönem bir geçiş dönemi. Belki de ileride boşanmış ebeveynlerin anne-baba ayrı çocukları olmak yeni normal olacak.

6. Eşcinsel ilişkiler artacak.

Ortanca kızımın Boğaziçi Üniversitesi'nden mezuniyet törenine gitmiştim. Öğrenciler bölümler halinde ellerinde flamalar ve bayraklarla gelip tören alanındaki yerlerini alıyorlar. Bir çoğunun elinde kırmızı - yeşil - sarı - mavi gibi şeritler halinde bayraklar vardı. Ben de "Vay bee Boğaziçi üniversitesinde ne çok sporcu var. Demek ki Boğaziçi'nin spor takımlarının renkleri bunlar" diye sevinirken büyük kızım gülerek "Babaa, sen bilmiyor musun LGBT bayrağı bunlar, spor takımı değil" demez mi. Cahilliğime verin, o zamana kadar LGBT bayrağı nedir bilmiyordum. Boğaziçi bana da eğitim vermiş oldu.

Noah Harari'nin kitabını okuyordum ve daha ilk sayfadaki teşekkür bölümünde "bu kitabın yazımı süresince bana sabır gösteren sevgili eşim Iztik'e" diye bir teşekkür metni vardı. Yahu Iztik erkek adı değil miydi diye internetten aratınca gördüm ki evet Iztik erkekmiş. İsrail'de eşcinsel evlilikler yasak olduğu için Kanada'da evlenmişler. Bugün Kanada, yarın İsrail öbür gün Türkiye. Gelecekte eşcinsellik de yeni normal olacak gibi görünüyor. Neflix aboneleri bilir, gerekli gereksiz her yerde eşcinsel temalara yer verir ve bunu normalleştirmek konusunda önemli bir misyon üstlenmiş görünüyor.

7. Tek odalı evler artacak.

Çocukluğumu düşünüyorum da rahmetli annannem ve dedem, iki dayım, iki yenge ve çocukları altlı üstlü ve bahçeli müstakil evde yaşarlardı. Yazları biz de giderdik ve çoluk çocuk ne güzel vakit geçirirdik. Sonra iki dayı ayrıldı, ayrı evlere çıktılar. Bizim gibi yani. Memur olan babamın tayini çıktığında en az iki oda bir salon ev tutmaya bakardık. Anne-baba çocuklar anca yeterdi. Şimdi bakıyorum da en çok talep 1+1 veya 1+0 evlere. Anannemler zamanında gelin-kaynana aynı evde oturulan büyük evlerden, sadece anne-baba ve çocukların olduğu daha küçük evlere. Anne-baba ve çocukların olduğu evlerden sadece iki kişinin yaşayabileceği daha küçük evlere. Sonra da tek kişinin yaşayabileceği daha da küçük evlere doğru bir evrim geçirdik. Özellikle öğrenci gençler arasında aynı evi oda oda paylaşarak ortak kiralamak modeli de arttı. Sosyalleşme sanallaşırken bireyselleşme gerçek oldu.

8. Yabancılarla Sosyalleşme ve Tek Günlük Arkadaşlıklar Artacak.

Rahmetli tiyatro sanatçısı Rasim Öztekin anlatıyor. "Denizi ve tekneleri severim. Hep hayalimdi bir tekne sahibi olmak. Arkadaşlarla gezeriz, bir koysa demir atarız yüzeriz, balık yeriz, sohbet ederiz diye. Sonra bir tekne aldım ve arkadaşlara dedim ki - Şöyle hep beraber tekneye atlasak, birkaç günlüğüne Bozcaada'ya gitsek, yesek içsek sohbetler etsek" herkes hep bir ağızdan "Ooooo, kesin yapalım çok süper fikir" diyor ama sonra oturuyor. Ne zaman bunu söylesem "Ooooo süper olur deniyor ama gene oturuluyor, hep lafta kalıyor." Sizin de başınıza gelmiştir ya dostlar. Bir yere gitmek istersiniz ama diğerlerinin o gün keyfi yoktur. Gitseniz de çoğu aslında gönülsüz gelmiştir ve mutlaka ya surat asar veya arıza çıkarır. Çoğunlukla herkesin aynı modda aynı geziden veya etkinlikten memnun olması mümkün olmaz. Sonunda "bir daha mı bunlarla birlikte bir yere gitmek, eksik olsun, bundan sonra yalnız gezeceğim yahu" dersiniz.

Şimdilerde giderek bireyselleşen ve yalnızlaşan insanlık için buna çözüm olacak sosyal kulüpler başladı. Kimseyi ikna edip de "hadi bugün böyle bir şey yapalım" demenize gerek yok. İnternet üzerinde hızla çoğalan yeni bir iş modeli bu. Bir sosyal kulübe üye oluyorsunuz, sonra bu işi sizin yerinize onlar yapıyor. Bir gün tavla veya okey partileri düzenliyorlar, diğer bir gün boğaz gezisi, başka bir gün fotoğraf etkinliği, yemek yapma atölyeleri, kahve hazırlamak ve barista olmak ister misiniz, türlü türlü etkinlikler var. Yalnızlıktan canı sıkılan aşırı bireyselleşmiş insanlara can simidi. İstediğiniz etkinliği seçiyorsunuz ve katılıyorsunuz. Sizin gibi o gün o etkinliği seçmiş olan başka kulüp üyeleri de geliyor. Herkes aynı etkinliği seçip bir araya geldiği için o gün birlikte eğleniliyor, tanışılıyor, konuşuluyor. Böylece tanımadığın insanlarla bir günlüğüne arkadaş oluyorsun. İşte sosyalleşme ihtiyacına teknolojinin getirdiği güzel bir çözüm.

Kalıcı arkadaşlıklara alternatif. Hem kalıcı arkadaşlar genelde baş ağrısıdır. Borç ister, versen paranı kaybedersin vermesen onu. İşyerinde sorunu olur, sevgilisiyle kavga eder gelir seni bulur, iki saat dertlenir, ruhunu emer, hayattan soğutur gider. Ne gerek var değil mi böyle şeylere. İnternetten bu tip bir kulübe üye ol git eğlen ve sosyalleşme ihtiyacını karşıla. Sürekli pozitif ol. Ne borç ister ne dert dinlersin. Ne güzel değil mi?

9. Sadece sanal sevgilileriniz olacak.

Radyo programcılarının TV'de veya Youtube'da başarılı olamadıklarını görürsünüz. Bunun sebebi de o sesine aşık olduğunuz adamın veya kadının gerçekteki halini görünce hayal kırıklığına uğramanız. Çirkin olduklarından değil. Siz o sesi kafanızda, hayalinizde öyle biçimlendirmişsiniz ki gerçekteki hali o hayal ettiğinizle uyuşmayınca hayal kırıklığı oluyor. O sihir kayboluyor.

Sadece sanal alemde tanıştığınız kişi bırakın sanal kalsın. Özellikle sadece yazılı iletişimin kurulduğu sohbet odalarında tanıştıysanız. Olmadı, Instagram gibi görsel mecralardan mı tanıştınız? Bırakın orada kalsın. Tabi ki internetten tanışıp ilişkiye başlayanlar da çok. Bunu demiyorum. Günümüzde evli olup gerek birbirine olan maddi destekleri dolayısıyla, gerekse çocuklar yüzünden ayrılamayan ama artık birbirlerine karşı herhangi bir elektriği kalmamış çiftlerin çıkış yolu sanal sevgiliden geçiyor.

Sanal sevgili ile konuşmak, sohbet etmek hatta gizli fantezilerini paylaşmak birçok kişiye iyi geliyor. Nasılsa gerçek kimliğiniz gizli kalıyor. Orada her şey olabilirsiniz. Yaşlı olmanız, kilolu olmanız, çirkin olmanız fark etmez. Sanal sevgiliniz için siz harikulade bir şair, Victoria Secret modeli kadar güzel, Superman gibi güçlü, George Clooney kadar karizmatik olabilirsiniz. Sizin için de o öyle tabii.. Benden size tavsiye sanal sevgiliniz bırakın sanalda kalsın. Gerçekte tanışıp da hayallerinizi ve bu güzel birlikteliği bozmayacağınıza birbirinize söz verin. Bu sözü bozdunuz mu? Siz bilirsiniz. Benden söylemesi. Nerden mi biliyorum? Eh biz de zamanında bekar ve gençtik her halde.

İşte böyle sevgili dostlar. İleride evlilik ve ilişkiler dünyasında bizi böyle pek çok değişiklik bekliyor. Sizin de eklemeleriniz veya konuyla ilgili görüş ve yorumlarınız varsa lütfen alttaki yorum bölümünden iletin.

Herkese ilişkilerinde mutluluklar dilerim.

Konu Resmi İçin Teşekkürler: Resim Gerd Altmann tarafından Pixabay'a yüklendi

Bunları Okudunuz mu?
Danone'nin Hain Planı mı, Danone'ye Hain Plan mı?

Danone'nin Hain Planı mı, Danone'ye Hain Plan mı?

İş Dünyası   19.10.2011   19313

Danone firmasının özellikle çocuklarımıza yedirdiğimiz ürünlerin içine koyduğu çeşitli hormonlar vasıtasıyla gelecek nesillerimizin zeka ve düşünme geriliğini amaçladığı yönündeki sosyal medyadaki paylaşımlar gerçeği yansıtmıyor. Kişi veya kurumlara karşı bu tip algı operasyonlarına alet olmayın.

Kendisi Zengin, İşi Fakir Patronlar

Kendisi Zengin, İşi Fakir Patronlar

İş Dünyası   09.01.2017   4753

Sahibi zengin olup kendisi fakir olan şirketin nefesi çabuk tükenir. Sermayesini servet yapan patron soba ateşine çıra olur. Bu sözler Ülker'in kurucusu büyük işadamı rahmetli Sabri Ülker'e ait ve kendi işini yapan herkesin kulağına küpe olmalı. Bu sözler aslında büyük bir Türkiye gerçeğini de ortaya koyuyor.

Karam'ın Hikayesi. Lütfen Aracınızı Çalıştırmadan Önce Bunlara Dikkat Edin

Karam'ın Hikayesi. Lütfen Aracınızı Çalıştırmadan Önce Bunlara Dikkat Edin

Her Telden   30.08.2020   1662

Bu güzelin adı Karam. Dikkat ettiyseniz Karam'ın sağ ön ayağı yok. Karam daha minicikken yağmurlu bir günde kendine sığınacak bir yer arıyor. Bir arabanın altını gözüne kestiriyor. Tamam yağmurdan kurtuldu ama altından sular akmaya devam ediyor. Bir iki sıçramayla girebileceği loş ve kuru bir yer buluyor. Ne bilsin bunun dört ayağını da kullanarak yaptığı son sıçrayış olacağını.

gelecekte evlilikler, gelecekte ilişkiler, gelecek hakkında, gelecekte aile hayatı, gelecekte evlilik hayatı, evililik, ilişkiler,

Yorumlarınız & Sohbet

Bu İçeriğe Henüz Yorum Eklenmemiş. İlk yorum yazan siz olun.

Yorum Yazabilirsiniz

Karakter  Kaldı

Yeniliklerden Haberdar Olabilirsiniz!

Gizlilik ve Çerezler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için Gizlilik ve Çerez politikalarımızı inceleyebilirsiniz.